Bazen bu konuda en deneyimlilerimizin bile gözünden kaçabilen ama seyahatin keyfine maddi manevi gölge düşüren bir kaç önemli noktayı hatırlatmayı gezi elciniz olarak siz sevgili gezi severlere boynumun bir borcu bilirim.
Bunlar benim de eskiden yaptığım ve çevremde de gördüğüm en sık yapılan seyahat hataları.
1- Son dakikada biletler ucuz olur o zaman alırım” durumundan kaçının.
Yani bu ne zaman doğru oldu, nerden geldi bu kavram bilmiyorum ama belli bir destinasyona gitmek için bilet almaya çalıştığınızı varsayarsak bilet almayı geciktirdikçe biletin fiyatının artma ihtimali çok çok daha yüksek. En hesaplı biletler seyahatinizden bir kaç ay önce alınanlardır, hele ki yurt dışı uçuşu planlıyorsanız. Genelleme yapacak olursak seyahat tarihiniz yaklaştıkça bilet fiyatları artacaktır. Hatta bu konuda çeşitli araştırmalar genelde 34 gün 49 gün öncesi gibi rakamlar hatta 6 ay gibi uzun süreler telaffuz etse de açıkçası bu gideceğiniz yer, tarih, özel durumlar vs göre değiştiği için bence genelleme olarak bile kullanılabilir rakamlar değil. Tek gerçek son dakika ucuz bilet denk getirme ihtimalinin son dakika kazık fiyata bilet alma durumunda kalma ihtimaline göre çok daha düşük olduğu. Üstelik hadi çok şanslısınız ve denk geldi, denk gelen bilet tercih etmek istemeyeceğiniz bir saatte, belki hiç duymadığınız bir hava yolu ile bavul kilo kısıtı olan ve işinize gelmeyen diğer hava alanına iniyor olabilir. Yani bilet koşullarını da unutmayın. Ben şahsen günü yaklaştıkça ucuzlayan bilet görmedim, gördüğüm ucuz sayılabilecek biletlerin hepsi hava yollarının yaptıkları erken promosyon satışları. Bu yöntem olsa olsa, bir gün benim de yapmayı hayal ettiğim, havaalanına gidip bilet ofisine gayet havalı bir şekilde yaklaşıp “tek yön bilet lütfen” cümlesi ile başlatacağım bir konuşmanın, muhtemelen gelecek olan nereye sorusuna cevaben “yani en ucuz neresi var acaba sizde” şeklindeki devamında işe yarayabilir sanıyorum 🙂
2-Uçuşun toplam maliyeti
Hava yollarının artmasının biz yolculara alternatif sağladığı ve kendi aralarındaki rekabetin bize yaradığı doğrudur. Ama eskiden uçuşunuzun varsayılan kabul edilen bazı özelliklerin hava yolu bazında çeşitli fiyat politikaları ile artık farklılaşmış olması ile biletinizi alırken dikkat etmeniz gereken bir başlık oluyor. Benim de bir kaç kere başıma geldikten sonra özellikle dikkat etmeye başladığım “uçuşun tam maliyeti” konusu. Bunu örnekle daha iyi anlatabilirim; misal eskiden uçuşunuza yurt içi ve yurt dışı olmasına göre değişen şekilde ama genel olarak 15-20 kg gibi bir bavul hakkınızın olması zaten direk olan bir özellikti. Ancak özellikle yurt dışı biletlerinizde, hele biletin fiyatı fazlasıyla uygunsa izin verilen bavul kilogramını kontrol etmeyi unutmayın. Çünkü bu artık hava yollarının biletin fiyatını ucuz tutup ek hizmet gibi konumladıkları temel başlıklardan biri. Uçuş içi yemeklerden, koltuk seçmeye kadar eskiden zaten otomatik olarak fiyata dahil kabul edilen bir çok şey artık hava yolu bazında ek ücrete tabi ekstralar olabiliyor. Vergilerden bahsetmiyorum bile. O yüzden uçuşunuzun toplam maliyetini gözden kaçırmayın, kontrol edilmeyen bir bavul izin verilen kilosu benim başıma geldiği üzere ucuza aldığınız biletin farkını kapatacak düzeyde olabilir! Buna birden çok havaalanı olan bir şehrin size daha ters olan havaalanına daha ucuza gitmek vs gibi de detaylandırabiliriz ama en azından toplam bilet fiyatı ve ona dahil edilen hizmetleri kontrol etmeyi unutmayın.
3- Bağlantılı uçuş planlarken fazla iyimser davranma ve biletleri ayrı ayrı alma. Valla bu yapabileceğiniz yanlışların aslında en başında geliyor.
Bağlantılı uçuş alıyorsanız ilk dikkat etmeniz gereken biletleri tek rezervasyon içerisinde birlikte almanız. Çünkü ayrı rezervasyonlar ile alırsanız ve yetişemezseniz hava yollarının hiç bir yükümlülüğü olmuyor. (Farklı şirketler olsa bile aynı rezervasyonda alınmalı, bu durumda hava yollarının kendi sitelerini değil aracı rezervasyon siteleri üzerinden işlem yapın). Ancak aynı rezervasyon içerisinde alırsanız size bir sonraki/en uygun uçağa bindirmek vs ile yükümlü oluyorlar. Bir de aynı rezervasyon içinde alırken de bağlantılar arasında 1 saatten az varsa yetişme olasılığınızı bir tekrar gözden geçirin. Sonuçta havaalanı yoğunlukları, bekleme kuyrukları, büyük terminallerde bir yerden diğerine gitmek vs bunların hepsi sizde stres yapacak. Boşu boşuna yakalama ihtimalinizin kaçırma ihtimalinizden yüksek olduğu bağlantı uçuşları planlamayın.
4-Gereğinden fazla bavul alma.
En iyi bavul en hafif olandır. Bavul hazırlama konusunda yaralanabileceğiniz gerçekten bir dolu kaynak var. Ama gerçekten terminal ile otel arası değil mi canım demeyin, büyük bavul, ağır bavul başa bela. Hele her seferinde götürdüklerinizin çoğuna bunu hiç almasaymışım diyorsanız bir sonraki bavulunuzda bunu hatırlayın!
5-Seyahatinize çok yoğun bir program yapma.
Evet biliyorum bazen sadece bir kaç gün gibi kısa sürelerde bir şehri gezmek gerekiyor. Gitmişken herşeyini göreyim, her yapılması gerekeni yapalım istiyoruz. Ancak seyahatin bir parçasının da gezmekten keyif alma, gittiğiniz yerlerin verdiği hissi farketme olduğunu unutmamak gerek. Durup bir yerde bir kahve keyfi yapma ya da bunu uzatmaya imkan vermeyen bir plan görmeye çalıştığınız şehri gerçekten görmenize engel olabilir! Zamanınız çok kısıtlıysa mutlaka olmazsa olmaz bir kaç yeri belirleyip kendinize esneklik tanıyın. Şöyle düşünün o kadar tadı damağınızda kalırsa geri gelmenin bir yolu bulunur 😉
turist
Malum İtalya denilince akla ilk gelen şeylerden birisi de İtalyan mutfağı.
O yüzden herhangi bir İtalya seyahat yazısında gezinizde uğramak isteyeceğiniz ya da kaçınmak isteyeceğiniz mekanlardan/yemeklerden bahsetmeden olmaz.
Ben genelde gideceğim yerlere dair önden biraz internetten araştırma yapıp üstüne daha önce giden arkadaşlardan tavsiyeler ve en son orada trip advisor’ın offline önerilerinden yararlanarak seyahatimde gideceğim yerlere dair seçim yapıyorum. Tabii bazen bunların hiç biri olmadan gözüme o sırada hoş gözüken ya da yorgunluktan seçim yapamadan oturduğum zamanlar da az değil.
Benim kendi İtalya seyahatimde uğrama fırsatı bulduğum restoran ve cafelerden izlenimlerimi ise aşağıdaki gibi derledim. Gitmeden internet üzerinden bu yerlerle ilgili son yorumlara bakmanızda yarar var, kalite iyi ya da kötü her zaman aynı kalmayabiliyor.
İtalya’nın yemek kültüründen hızlıca bahsedersek kahvaltı onlar için ayakta hızlı bir kahve ve yanına bir crossaint ile halledilen bir öğün. Bizim gibi oturup panini ve çay yapanları da gördük mü evet ama genelleme ilki yönünde. Kahveyi zaten ayakta içmeleri beni benden alıyor. Siz oturmuş bir cafede kahvaltı, yemek vs yerken İtalyanlar geliyorlar oturmayıp kasanın yanındaki bar gibi alanda bir expresso içip gidiyorlar. Zaten çoğu cafede oturduğunuzda ödediğiniz ücret ile ayakta yeme-içmeden daha pahalı oluyor. Ama yoldan geçerken durup girip, bir kahve patlatıp devam eden İtalyan çok gördüm!
Öğlen yemeklerini es geçiyorlar ya da bir dilim pizza ya da paninilerle geçiştiriyorlarmış gibi gözlemledim. Ama akşam yemekleri denilince işte o lezzetli İtalyan mutfağı ortaya çıkıyor, geç yiyorlar ve uzun süre masada kalıyorlar.
Ben beğendiğim mekanlar kadar çok beğenmediğim ya da sevmediğim yerleri de yazıyorum, denk gelirseniz aklınızda kalmış olursa siz kaçınmış olursunuz diye umuyorum 🙂 Liste şehir bazında en sevdiğim yerden meeh, belki civardaysanız kıvamına doğru gidiyor, buna göre kullanırsınız 😉
Roma
İşte Roma’daki favorim Cantina e Cucina. Burası Via del Governo Vecchio diye geçen ve sağlı sollu güzel restoranların, cafelerin, barların bulunduğu bir sokaktaki mekanlardan biri. Açıkçası buradaki diğer yerlerde belli bir standardın üstünde güzel yerler gibi duruyor. Biz o sokaktan bir kaç kez geçip en son gözümüze takılan yerlerden masa bulduğumuza oturduk ve buraya geldik. Garsonlar çok ilgili ve güler yüzlüydü, dekor güzeldi ve fiyat performans olarak mekan çok iyiydi. Ev şarapları güzeldi ve yanımdakiler Roma’da yedikleri en güzel pizzanın buradaki olduğunu iddia ettiler! Çok çeşitli pizzaları var ve üstelik bize hem de iki kez ücretsiz shot ikram ettiler. Bizim için gayet keyifli bir akşam yemeği oldu.
Bu arada yine aynı caddede güya Roma’daki en iyi dondurmacılardan birinin yeri var, ben zaten açıkçası burayı ararken bu caddeyi buldum. Ama ne yalan söyleyeyim bana çok da güzel gelmedi, Roma’da herhangi bir yerde daha güzel dondurma yeme olasılığınız yüksek. Yine de hazır o caddedeyken bahsetmiş olayım, La Gelateria Frigidarium. Sadece kurabiyeli dondurmasının üstüne kurabiye koyup vermeleri biraz gözü doyuruyor ama bence ortalama bir tat. Gerçi ortalama Roma dondurmasının da normal üstü olduğunu hatırlatalım.
Bir akşamda çok abartıya kaçmadan biraz ortanın üstü bir yerde yemek yiyelim, şöyle şarap çeşitleri sayfalar dolusu olsun göz doldursun diyorsanız gidebileceğiniz yerlerden birisi Matricianella.
Zaten şarap menüsünün yemek menüsünden ayrı ve daha kalın gelmesi ve içeride oturanların hali tavrı bile buranın bir tık ortalama üstü mekan olduğunu hemen anlamanızı sağlıyor. Ama yer bulmada sorun yaşamamak için rezervasyon ya da erken gitmeyi deneyebilirsiniz. Klasik makarna ve ana yemek çeşitleri sunuyorlar. Yemekler lezzetliydi, ama fiyatları haliyle restoranın kendisi gibi bir tık yukarıda. Yine de uygun ölçülerde özellikle Penne Arabiata ya da karabiber ve peynirli Spagetti gibi klasikleri uygun fiyatlı bulabiliyorsunuz. Benim burada en çok hoşuma giden şey şarap menüsünde çok fazla yerel bölgelerin şarap çeşitleri olmasıydı. Sözde şarap sever ve güya iyi kötü seçebilen ben bile çoğu bölgeyi ve şarabı bilmiyordum. Ama tabii ki böyle bir yerin garsonu da bizi doğru şaraba yönlendirmekte yardımcı oldu ve 16 euroya tam bizim nasıl bir şarap olsun sorusuna cevap verdiğimiz gibi içimi kolay, tatlı olmayan ve genç olmayan bir şarap getirdi. Sonradan okuduğuma göre burası Vedat Milor’un da uğradığı yerlerden biriymiş.
Sıradaki cafe ise tamamen tesadüf eseri keşfettiğimiz, çok da hoşumuza giden küçük şirin bir yer. Adı da zaten Café Café. Kolezyum’dan çıktıktan sonra yağmur bastırınca alel acele bir yerlere girelim dedik. Çok uzaklaşmadığımızdan bulduğumuz yer ara bir sokak olmasına rağmen turist tuzağıdır diye düşünürken bu şirin cafeyi bulduk. İçerisi çok samimi ve rahat bir ortam, size direk saatlerce oturabilirsiniz hissi veriyor. Çay çeşitleri oldukça fazla, özellikle küçük bir mola için ideal.
Hosteria La Vacca M’briaca, burası önünden geçerken oldukça yerel, sıcak ve davetkar gözüktüğünden bir akşam da burada yiyelim dedik. İlk denememizde dışarıda ya da ilk katında yer olmadığından, ki biz Kasım ayı gibi alakasız turist sezonunda gitmiştik, bir başka akşam erken giderek yer bulduk. Göründüğü gibi yerel, sıcak bir İtalyan restoranı. Zaten içerdeki İtalyanların çokluğundan anlıyorsunuz. Yemek ve fiyatlar da güzeldi. Civardaysanız (Via Urbana) buraya uğramayı düşünebilirsiniz.
Pinsera Roma , bu yeri o zamanlar Trip Advisor’da Roma’daki yemek yerleri arasında bir numara görünce dedim mutlaka gitmem lazım, bu kadar insan yanılıyor olamaz. Gittiğimde bir baktım küçücük bir dükkan, millet zaten ayakta yiyor. Peki dedim olabilir, mühim olan lezzet. Lezzet iyiydi ama beklenti Roma’daki en iyi pizzacı olunca bu sıfatın baya altında kaldı. Ama burayı ucuz ve lezzetli bir öğlen yemeği ya da akşam üzeri atıştırması olarak düşünürseniz gayet başarılı. Pizza zaten restoran boyutlarında değil küçük pizza boyutlarında, 3-5 çeşit var. Fiyatlarda uygun. Özellikle aramayın ama civardaysanız uğrayabilirsiniz. Biz patates&salamlı olan, brokolili olan ve domatesli olanlardan denedik (margarita olan değil diğer domatesli olan). En iyisi patates&salamlı olandı.
Otelimize de yakın olduğu için Urbana sokağı üzerinde bir kaç yere daha gittik. Bunlardan bir diğeri de Non C’e Trippa Pe Gatti. Yine internet yorumları çok pozitif bir yer, ama açıkçası benim kafamdaki İtalyan yemeği tarzı ile duvardaki kedi resimleri ve fondaki İngilizce pop şarkıları pek uyuşmadı. Ben Roma’dayken Romalılar gibi yemek yemek istediğimden herhalde restoranda Baba filminin müziği falan çalmasını bekliyorum 🙂
Velhasıl yemekler fena değildi, kendi hazır menüleri de var ama biz ala carte tercih ettik. Bu arada bunlar masaya getirdikleri ekmeği ayrıca fiyatlandırdılar.
Burayı önünden geçerken pencerelerine dizdikleri çeşit çeşit tatlıları gördükten sonra zorunlu bir durak olarak keşfettik. Strabbioni Pizza e Cucina. Bir kaç çeşit küçük tatlılarından ve kahvelerinden içtik ama içerde çok çeşitli tatlarda ve paketlemelerde çikolatalar satıyorlardı. Özellikle hediyelik için iyi olabilir. Tatlılar güzeldi ama tekrar gitmeye kasar mıyım? Sanmam.
Dante’s Bar, ana atraksiyonlara yakın ismiyle de dikkat çeken ve göründüğü ve kulağa geldiği gibi tam bir turist tuzağı. Ama tölere edilebilir bir turist tuzağı. Çünkü sonuçta manzarası güzel bir yerde, ana caddeler üstünde vs oturacaksanız o kahveye ekstre 1-2 euro daha verilecek. Sonuçta bizde de bu böyle. O yüzden tölere edilebilir turist tuzağı var tölere edilemeyecek var. Buranın servisi de iyiydi, adam en iyi tiramisu’yu yaptıklarını iddia edince zaten üşümüş ve yorulmuş bizler burada bir kahve-tiramisu molası vermeye karar verdik. Roma’nın en iyi tiramisusunu yapmıyorlardı tabii ki ama normal tiramisuya yanında çilekli tiramisu diye bir şey denedik o baya iyiydi. Yemek yemedik ama yan masalardan gördüğüm kadarıyla onlar da iyi gözüküyordu.
Floransa
Floransa seyahatimde gittiğim en değişik yerlerden biri de eski bir hapishaneden restorana çevrilmiş olan Ristorante Le Carceri’ydi. Haliyle dekor baya değişik. Duvarlarda mahkumların yazdıkları, çizdikleri, oda oda kısımlar ve alanlar birbirlerinden hem duvar hem de yer yer demir parmaklıklarla ayrılıyor. Oldukça yerel kişi olduğu için yemeklerde iyidir diye beklentimizi arttırarak girdik. Tabii yer bulmak sıkıntı olduğu için söz biz 21:30 olmadan kalkacağız diyerek oturduk. Bizi aldıkları kısımda koca bir İtalyan ailesi ve o grubun 6 çocuğu da olduğundan (evet 6, 5’ten sonra gelen rakam olarak 6) bizim için baya gürültülü bir yemek oldu ama o bizim şansımız deyip geçersek geri kalan kısmı gayet güzeldi.
Yemekler bence ortalama üstüydü, ev şarapları iyiydi. Ama buranın asıl olayı o hapishaneden çevrilmiş olmasının atmosferi. Bence deneyebilirsiniz, değişik bir yemek olur.
Yellow bar, burası dışardan oldukça samimi ve güzel gözüken bir yerdi. İçerisi de dolu ve menüdeki fiyatları da idare eder gözüküyordu, girdik ve yanılmadık. Burada hoş bir akşam yemeği yedik, atmosfer tam yerel İtalyan restoranı ama onun Amerikanvari retro zincir restorana dönüştürülmüş hali diyebileceğim bir atmosferdi. Ama bunu iyi anlamda kullanıyorum. Bizim gibi tüm masalarda keyifli ve hoşnut gözüküyordu.
Milan, valla Milan’da gezi olarak ne kadar beceremediğimi zaten İtalya gezisi yazımda anlatmıştım. Ancak yemek olarak Milan’da hayal kırıklığına uğramadım. Hatta şöyle söyleyeyim yediğim en güzel peynir tabağı ve tiramisuyu burada otele dönerken maalesef adını almadığım çok alakasız bir yerdeki bir restoranda yedim. Adını hatırlayamadığım bu yer bir yana Milan’da size bahsedeceğim dışarıdan tam bir turist tuzağı gibi gözüken ama gayet samimi çıkan Bar Ba del Corso olacak.
Burası Milan’ın Duomo’ya çıkan ana sokaklarından birinde bulunuyor, haliyle bizim İstiklal’in direk üstündeki mekanlar gibi belli bir standardın üstünde gibi gözükse de kötü çıkma ve kazık yeme olasılığınızın hayli yüksek olan yerler gibi bir ön yargıyla oturduk. Ama çok yorulmuştuk bir de sonuçta ana sokakların üzerinde oturup yeyip içmenin de bir tadı var diyerekten buraya girdik. Kahve ve yemek fiyatları normalin çok az üstündeydi ama bize ikram küçük pizza, hamur işleri ve patates cipsi getirdiler ki kahveye verdiğim ek 1 euro o an feda oldu onlara! Ki kahve de 3 euro, şarap 6 euro yani o kadar da pahalı değil. (ek not şarap İtalya’da normalde sudan ucuz kıvamda ) Bunlar böyle ikramlarda bulununca ben burada bir de Risotto yemeye karar verdim, ne de olsa Milan’daydık. Risotto ortalamaydı diyelim ama ortalama yemek yoktur az Parmesan peyniri vardır diyerek İtalya’da da sağ olsunlar artık ağaçta mı yetiştiriyorlar ne yapıyorlarsa masaya yemek kadar parmesan bıraktıklarından yemek her şekilde güzel oluyor.
Sonuçta turistik bir yerde kişi başı 2-3 parça düşecek kadar ikram getirmeleri bence iyi bir jestti ve turist tuzağıysa da böyle tuzak olsun arkadaş diyerekten kısa bir mola için caddenin gelen geçeni izlemek ve dinlenmek için oturabilir yerlerinden biri olarak tavsiye edebilirim.
Venedik
Turist sezonu olmamasına rağmen kalabalık olmasından Trattoria Alla Ferrata’nın iyi bir yer olduğu anlamıştım zaten. Klasik bir aile İtalyan restoranı. Yerellerin de gittiği hissi veren bir yerde güzel bir akşam yemeği için önerebilirim. Pizzalardan benimki daha iyiydi ama diğer alternatifin sadece sebzeli ve kabaklı pizza olması nedeniyle pek şaşırmadım 🙂 Ev şarabı iyiydi. Zaten İtalya’da ev şarabı olup kötü dediğim olmadı sanırsam şimdiye kadar!
Bolonya
Burası için bizim gezmeye çok da zamanımız olmadığından sadece tek bir yer önereceğim,
Bar II Calice. Merkezde yemek için çok da pahalı olmayan ama güzel bir yerler ararken rastladık. 2 katlı bir yer, giriş kat daha çok bar gibi üst kat da samimi yerel bir İtalyan restoranı. Yemekleri gayet güzeldi ve üstelik gezgin menüsü diye yemek+içecek+kahve+su şeklinde tam da benim sipariş vereceğim bir menu yapmışlardı ki 16 euroya bunların hepsi ortalama üstü bir restoran için gayet iyi bir fiyat. Yemek olarak Tortellini Bolonez ve salam ravioli seçtik. Sonra tabii biz tatlı da sipariş verdik ve adını hatırlamıyorum ama menüde ikinci sırada olan crèmeli bir tatlılarından söyledik ve inanılmaz lezzetliydi!
Çıkarken de dışarda sattıkları ve Kasım ayındaki soğuk sokaklara dönmeden önce tam ihtiyacımız olan sıcak şaraplarından aldık.
İspanya haziran 2015 itibariyle 2015 ilk yarısı için 29,2 milyon turist ile rekor kırdı. Bu rakam geçen sene aynı zamanlara göre %4,2 daha fazla. Bu rakamları açıklayan yer ise Frontur. (yani yaklaşık 1,2 milyon turist daha fazla)Bunun sahillere yansıması ise bakınız bu resimlerdeki gibi, resimler haziran ve temmuz aylarında Levanta Sahili, Benidorm/İspanya ve Ibiza’dan.
Bu arada İspanya dünyanın en çok ziyaret edilen 3. ülkesi ve geçen sene Wikipedia’ya göre 2014 yılında 65 milyon turist ağırlamış.
(Merak edenler için en çok ziyaret edilen ülke Fransa. Türkiye ise 2014 yılında 39.8 milyon turist ile 6. sırada)
Foto Hakkı Levanta sahili: David Ramos/Getty Images
Foto Hakkı Ibiza sahili: Jame Reina/AFP/Getty Images