Tiran’a düşük beklentili geldim ama ondan mıdır bilmem gayet keyifli bir şehir buldum. Evet Tiran her sokağı instagramlık bir yer değil. Öyle bir Paris bir Roma gibi havalı bir Avrupa şehri de değil. Ama Tiran’da hiç bir şey yok, çok sıkıcı oraya gideceğine evde otur ifadelerine katılmıyorum. 2 gündür buradayım dolu dolu geçti. Sıkılmak bir yana not alıp gidemediğim yapamadığım aktiviteler var. O yüzden gezielciniz stili bir Tiran gezi rehberi yazayım da belki sizin de varsa önyargınız biraz değişir. 😉
Tiran aktif olarak gelişmekte olan bir şehir. Bu sebepten bir kaç yıl önce ziyaret edenlerle şimdi ziyaret edenlerin farklı izlenimler edinmesi de çok mümkün. O yüzden duyduğunuz negatif şeylerin bir kısmı bundan da kaynaklanıyor olabilir. Yerellere göre Tiran yılı bırak günden güne değişiyor! Tiran gezi rehberi detaylarına geçmeden önce biraz genel izlenimlerimi paylaşayım.
Tiran’ın gelişmekte olmasının artı bir çok yönü var. Mesela bir sürü güzel yeni bina/cafe/restoran var. Park aralarındaki çocuk oyun yerleri bile daha yıpranmamış, modern ilginç mimarili yeni binalar var, merkezdeki trafik ışıkları tümden renk değiştiriyor, böyle yeni ve modern yapıları görmek güzel. Turistik olarak da henüz keşfedilmediğinde fiyat olarak uygun. Eksisi bazı yerler haliyle hala inşaat ve ya bakımsız halinde.
Benim gördüğüm kadarıyla insanlar dışarda olmayı çok seviyorlar. Hafta içi gündüz saatlerinde bile kafeler dolu, sokaklar canlıydı. Bu bence güzel bir enerji veriyor ama bu insanların işi yok mu hepsi mi emekli, öğrenciler okulu mu kırmış diye düşüncelerle gezdim sürekli 😂😂 Bir de tüm kahveciler dolu ya ne seviyorlar kahveyi :).
Yalnız trafik olayı beni biraz şaşırttı ne yalan söyleyeyim. İstanbul’u aratmıyor, baya araç var ve her saatte. Hatta bana baya da kaotik geldi. Ama neyse ki şehir yaya gezilebiliyor. Arabayla geldiyseniz arabayı park edin ve dönene kadar unutun. Yoksa can sıkıcı olur.
Tamam ne genel izlenimmiş bitmedi geç artık Tiran gezi rehberi detaylarına diyorsunuz ama bir şey daha söyleyeyim sonra 🙂 Tiran’ı benim için değişik kılan ani yeni-eski, modern-gecekondu geçişleriydi. Mesela bir sokak modern dükkanlar, kafeler, gayet hoş, arka sokağı ise sanki Anadolu’dan bir köy yolu ve köy dükkânı 😅 Yalnız moderni İstanbul’daki havalı mekanları aratmıyor yani o derece fark var. Ama şunu eklemek isterim, her şehrin “arka sokakları” vardır. Paris’te de `turistik` olmayan nice sokak var. Ve ben bu tarz geçişi başka ülkelerde de çok gördüm. Bizde de çok var 🙂 O yüzden bunu olumsuz değil normal bir durum gibi görüyorum.
Tamam bitirdim genel izlenimimi şimdi geçebiliriz Tiran gezi rehberi detaylarına. Önce klasik gezielciniz stili Tiran gezi rehberi özeti daha sonra Tiran gezilecek yerler detaylarına geçelim daha uzatmadan.
Vize: Heyoo biz Türklere vizesizzz 🙂 Türklerden vize istemeyen yerler bende 1-0
önde başlıyor netim :p
Para birimi: Arnavutluk Leke’si diye geçiyor, kısaltması LEK. Ben 2019 Nisan’da gittiğimde 1 Euro 125 LEK yapıyordu, TRY kuru da 1 TL 20 LEK civarındaydı.
Fiyatlar: Tiran fiyatlarına bayıldım. Hatta fiyatlar Avrupa’da gördüğüm en ucuz fiyatlar arasında diyebilirim. Türk kahvesini Türkiye’den daha ucuza içebiliyorsunuz öyle diyeyim (2019 Nisan). Türk kahvesini zaten adı da böyle geciyor populer modern kahve zinciri mekanlarında 60 LEK idi yani 3 TL civarına geliyor. Ve çok ucuza karın doyurmak mümkün.
Kur oynamalarından ötürü LEK-Euro oranı daha sabit olduğundan euro karşılığını yazıyorum, iki kişi 3-5 Euro’ya karın doyurabiliyorsunuz. Kalbur üstü yerlerde bile ana yemekleri 5-6 Euro’ya bulabiliyorsunuz. Zaten yemeklerde Türkçe esintili birçok kelime ve tanıdık tarif göreceksiniz. Osmanlı etkisi günümüze kadar gelmiş demek ki. Yemekleri baya sevdim çünkü zaten bizim yemekler :).
Tiran gezilecek yerler: Datji Ekspress (Teleferik), Skanderbeg Meydanı, Et’hem Bey Camisi, Saat Kulesi, Pazari Ri, Piramida, Bunk’Art 2, Cloud Pavillion, Bunk’Art 1, Blloku bölgesi, Murat Toptani Caddesi, Tanner Köprüsü. Büyük Park (Grand Park) ve göl civarı, Preze Kalesi, House of Leaves (Casusluk Müzesi), Resurrection of Christ Orthodox Katedrali, Toptani alışveriş merkezi
Tiran yeme-içme: Izgara etler (cevapcici, tavuk sis, vs), koyun ve keçi eti yemekleri, Fërgesë, Dolma, byrek, yogurt (yerel yemekleri bizimkilere çok benzer zaten isimlerden de anlaşılıyor)
Tiran gezi rehberi detaylarından Tiran gezilecek yerleri anlatmaya Dajti Ekspress (Teleferik) ile başlayacağım çünkü Tiran’da en sevdiğim aktivite oldu. Burası Balkanların en uzun teleferiği diye geçiyor (bunu Balkanlar’dan bir arkadaşla konuşurken Balkanlar’ın tek teleferiği olmasın dedi baya güldüm 😄 Bilmiyorum başka teleferikler var mi Balkanlar’da ama varsa da burası en uzunuymuş :p) Gidiş dönüş bileti 6 euro veya 800 Lek . İlginç bir şekilde ben oradayken euro ödemek birazcık da olsa daha ucuza geliyordu (1 euro 125 lek civarıydı yani euro ödemek 40-50 cent daha ucuzdu :p). Dajti Ekspress Arnavutluk’taki tek teleferikmiş, şehrin birazcık dışında ama kolayca erişebiliyorsunuz. Teleferik sizi adını aldığı Dajti Dağı’nın neredeyse en tepesine kadar getiriyor.
Dağın tepesine de böyle dönen manzaralı kule kafe, manzaralı restoran, mini golf parkı, adventure park, spa hotel gibi atraksiyonlar yapmışlar. Civarda hiking rotaları da varmış. Teleferik 4,7 km ve tek yön bile yaklaşık 15 dakika sürüyor. O yüzden fiyat-performansı bence yüksek bir aktivite.
Teleferik ile köylerin, ormanların vs üzerinden geçiyorsunuz. Salı günleri kapalı oluyorlar yalnız, o da aklınızda bulunsun. ek bilgi için websitelerini de koyuyorum (İngilizce). https://dajtiekspres.com/v1/ bu arada ben oraya otobüsle eriştim, otobüs + 10-15 dk yürüme gibi oldu. toplam yarım saat sürmüyor. Otobüs bileti tek yon 40 lek, (0.30 euro). Saat kulesinin arkasındaki otobüslerden mavi olanına binin, Porcelan yazacak önünde. En son durakta inip yürüyeceksiniz. Otobüs bileti için siz direk otobüse binin, muavin gelip toplayacak. Adama da direk Türkçe kelimesi gibi Dajti teleferik deyin bazen sizin bindiğiniz son durağa kadar gitmiyorsa size 1 durak kadar gitmeniz için diğer otobüse geçirebiliyorlar.
Tiran’daki popüler turist aktivitelerinden bir diğeri ise bunkerlar. Bunker dedikleri savaş zamanı vs kullanılan sığınaklar. Şehri gezerken zaten birkaçına rastgele de denk gelebiliyorsunuz. Biri mesela Berlin’in yıkılan duvarından bir parça yan yanaydı. (Berlin’in yıkılan duvarından parça sergilemeyen Avrupa başkenti var mi bu arada :p). Ama bu bunkerların asıl olayı iki tane büyük olanını çok güzel müzelere dönüştürmüşler. Bunk’Art 2 ve Bunk’Art 1. Neden ters sırada yazdım çünkü Bunk’Art 2 direk merkez meydanda o yüzden o daha çok bilineni.
Diğeri ise Dajti eksprese yakın, gitmeyi planlıyorsanız ikisini aynı güne planlamanızı öneririm. Ben sadece Bunk’Art 2‘yi gezebildim. Bilet 500 LEK idi (4 euro). Bunk’Art 2 Arnavutluk tarihine, sosyalist ve diktatör rejime dair sizi hem bilgilendirecek hem de insanlık neden böyle kötü olabiliyor diye düşündürecek. İçerisinde 4 koridor boyunca bir çok oda, ve her oda da ayrı bir konsept-bilgi şeklinde bir yapı var. İlk koridorlar bir nevi alıştırma gibi ama özellikle 2 ve 3’de komunist ve diktatör yönetim zamanlarına dair çok ilginç şeyler var. Oda oda hem görsel hem fiziki gruplamalarla güzel bir müzeye olmuş. Bazı odalar fotodaki gibi interaktif, mesela masaya ve telefonlara gizli dinleme cihazı konulmuş ve size nerede diye soruyorlar ama ben baktım baktım bulamadım!
Bunk’Art 2′ zaten Skanderbeg Meydanı’na çok yakın. Bu meydan ilk basta `wow hiç bir şey yok ne kadar düz` geldi. Ama sonra etrafa bakınca, aa ne güzel opera binası, saat kulesi, Et’hem Bey Camisi, diğer tarafta modern görünümlü binalar, hemen heykelin arkasındaki küçük parkı vs ile `böyle güzelmiş ya ferah ferah` izlenimine dönüştü.
Pazari Ri kalabalık ve hareketli bir ortamdı. Ben asıl oraya giden ana yoldaki yan yana ızgaracı dükkânlarına bayıldım. Yerel halk işi biliyor. Ben de oralarda oturup ızgaralarından söyledim ve çok ucuz keyifli bir yemek yedim. Buralarda köfteleri tane ile bile söyleyebiliyorsunuz. Siparişinizi mesela 2 tane cevapcici, 1 tavuk şiş, bir sucuk vs gibi tane ile verebiliyorsunuz. 2 euro size yaklaşık 8-9 köfte alacaktır. Benim Tiran’da keyifli geçirdiğim bir zamandı, zaten yolun karşısından bile ızgara dumanı ve kokusu buraya çekiyor insanı 🙂
Büyük Park ve göl kenarına ise ben akşam gittim ve manzaraya karsı çekirdek çitleyenler, çay-kahve içenler seklinde bizdekine benzer bir ortam buldum 🙂 Gündüz de benzerdir herhalde ama bilmiyorum. Benim gittiğim tarafında Mull-hixie diye deneyimsel bir slow food restoranı vardı. Aşağıda anlatacağım.
Bu atraksiyonlar dışında Tanner köprüsü var, Osmanlılardan kalma bir köprü ama civarda değilseniz aman aman gitmenize bence gerek yok. Piramida, adı gibi piramit seklinde bir yapı. Şu an terkedilmiş ve ben gittiğimde etrafı kapalıydı ama normalde gençler burada civarda, üzerinde vs takılıyorlarmış. Ben yanındaki çan kulesini sevdim, Barış Çan’ı diye geçiyor ve iç savaştaki kurşunlardan dökme yapılmış.
Bir diğer atraksiyon/takılmalık bölge ise Blloku diye geçen bölge. Burada birkaç paralel yatay ve dikey kesişen sokaklar üzerinde güzel modern mekanlar, kafeler, restoranlar, dükkânlar var.
Özellikle akşamları da süslenip püslenip gecelere akma yerlerinden. Benim burada denemek istediğim birkaç yer kaldı aklımda artık tekrar gelirsem bakacağız 🙂 Yeme içme konusunda özet kısmında bahsettim, yerel yemekler bize çok yakın zaten. Ve ızgara etler, köfte, şişler vs çok popüler. Yerel yemek deneyimlemek için ben `Oda` restoranı’nı tercih ettim, burada otantik bir dekor var ve adı aslında Türkçe’deki Oda’dan geliyor. Restoranın içi bir evin odaları gibi. O da sanki birinin evinde misafirliğe gelmiş havası yaratıyor. Menüsü biraz kısıtlı ve et olarak sadece kuzu eti yemekleri var. Ama dolma anne dolması gibiydi!
Bir de yukarda bahsettiğim Mull-hixie’ye gittik, burası da hem alakart hem 7 course menü sunan bir yer. Siz oturur oturmaz nar suyu, sıcak mısır ekmeği ve tadımlık bir başlangıç ikram ediyorlar. Bizim gibi alakart takılsanız bile bunlar ücretsiz ikram. Hatta sonda getirdikleri tatlı da ikram. Fiyatlar da ana yemekler için 4-6 Euro civarına da çok opsiyon vardı. Tatlı ilginçti biraz. Hem sunumu hem de yenişi. Kuru kadayıfı ağzınıza atıp sıvı dondurma gibi tatlı bir sıvıyı içiyorsunuz şeklinde atraksiyonlu. Fiyatlar böyle bir konsept için ucuz. Ama açıkçası çok lezzetli bulduğumu söyleyemem. Değişik bir şey denemek isteyenler gidebilir.
Bir de Toptani alışveriş merkezinden bahsedeyim. Dışardan çok çekici gözükmüyor ama içi baya ferah ve havalı. 6-7 kat boyunca mağazalar dizilmiş. LC Waikiki, De Facto, Penti, Flo vs gibi tanıdık markaları görmek sürpriz oldu :).
Kaldığım yerden de memnun kaldığım için kısaca bahsedeyim, ilginizi çekerse siz de bir bakarsınız. Urban Rooms diye 1-2 yıl önce yeni açılmış bir yer. Merkezi lokasyon, yeni ve modern döşenmiş bir apartman. Sahibi inanılmaz ilgiliydi, harita açıp tek tek şurada şu var, burada yemek ünlü diye tavsiye verdi. Üstelik hem odaya atıştırmalık ıvır zıvır (ücretsiz) koymuşlar ve her gün yenilediler, hem de odaların dışında kahve alıp kurabiye yiyebileceğiniz, rehber ve kitapların olduğu yer yapmışlar. Oda dekoru vs de modern ve güzeldi. Gecelik 35 Euro’ydu ben kaldığımda (2 kişilik odalar). Tek daha iyi olabilirdi diyeceğim nokta diğer odalarla olan ses yalıtımı olabilir.
Evet dostlar, yani özetle Tiran’da 2,5 günüm hızlı geçti ve bu Tiran rehberi için yazdığım her aktiviteyi yapamadım bile. Tiran’la olan ilişkimi tanımlamak için “sevmek” ifadesi iddialı belki ama beğendim diyebilirim. Ve kesinlikle sıkılmadım. İlerde değişimini nasıl devam ettirecek merak ediyorum ve bunu görmek için tekrar gelebilirim. En kötü güzel yemeklerinden yer, Blloku’da takılır, gidemediğim müzelerine gider dönerim 😉
Sizin de Tiran deneyimlerinizi yorumlara bekliyorum. Tiran gezilecek yerler olarak da benim atladığım veya detay bahsetmediklerime gidenler nasıl buldular yazarlarsa süper olur. Böylece birlikte daha güzel bir Tiran gezi rehberi oluşturmuş oluruz 😊