Münih’le ilgili ilk duyacağınız şeylerden biri “ İngiliz Bahçesi harika! Mutlaka gitmelisin!” Hele Münih’te yaşarken burayı “henüz” görmemiş olmanıza öyle bir tepki veriyorlar ki bunun cezası hapiste yatmak falan herhâlde diye düşünüyorsunuz! Ama açıkçası hem Münihlilerin hem de turistlerin dediği kadar var!
Bir kere önce konuya Münih’teki park kültürü ile girelim. Neredeyse her semtin kendi büyük parkı var diyebiliriz. Mutlaka yürüyüş mesafenizde bir park oluyor. Benim gibi büyük şehirden geldiği halde şehrin göbeğinde böyle yeşil alanlara alışık olmayan bünyelere ilk başta garip gelse de ne kadar güzel bir şey olduğunu gezerken anlıyorsunuz. İçiniz ah bizde de böyle olsa diye cız etmiyor değil ama neyse konumuz bu değil gelelim Münih’in parkları içinde neden İngiliz Bahçesi denilen bu yerin bu kadar öne çıktığına.
Öncelikle boyutlarından başlayalım ki aklınıza öyle küçük bir park falan gelmesin. Münih’teki İngiliz Bahçesi, değil Almanya’nın dünyanın en büyük şehir parklarından biri sayılıyor. New York’un ünlü Central Park’ından daha büyük diyeyim siz anlayın.
İsmi proje olarak başladığı 1789’da tasarımı o zamanların İngiltere’de o zamanlar popüler olan kırsal manzara bahçe stiline benzediğinden Almanca olarak “Englische Garden” yani “ İngiliz Bahçesi ” olacak şekilde verilmiş. Tabii çoğu turist İngilizcesini kullandığından “English Garden” olarak da geçiyor. Aramızda bir harfin lafı mı olur demeyin vurgu önemli valla anlamıyorlar 🙂
Parkı sadece yeşillik çimler nehir kenarı oh ne güzel diye tanımlamak insana tek hücreli canlı demek kadar olmasa da baya durumu basitleştirmiş olur. Çünkü gerçekten bulunduğunuz kısmına göre İngiliz Bahçesi çok farklı bir karaktere bürünüyor! Tabii ki içerisinde çimlere yatacağınız, koşacağınız, bisiklet süreceğiniz, ata bineceğiniz (gayet ciddiyim), toplu topsuz spor yapabileceğiniz yerler var ama bunların çok daha ötesinde şeyler var!
Parkın içinde sörf (evet sörf) yapılan kısımdan nehir kenarında bildiğin bikinilerle güneşlenilen kısıma, sakin sakin takılmak isteyenlerin tercihi Japon çay seramonileri düzenleyen Japon çay evinden, yazın bildiğin koyunların otladığı kısıma, yazın gösterilerin olduğu açık hava tiyatrosundan, Çin kulesine, tabii ki bolca Bira Bahçelerine (Beer Garden) ve hatta anadan doğma güneşlenebileceğiniz adeta bir çıplaklar kampı alanına kadar bu derece farklılıkta kısımları var! Haliyle her kısmının ruhu ayrı desem abartmış olmam. Şu an hala son kısımdaki anadan doğma güneşlenme kısmını doğru okuyup okumadığını düşünenlere sesleniyorum, doğru okudunuz ama çok heveslenmeyin genelde amca ve teyzeler daha çok 😀
Gerçekten o gün İngiliz Bahçesi size hangi tarafında takıldığınıza göre tamamen farklı tecrübeler yaşatıyor!
Bu arada parkın içinde birçok bira bahçesi var demişken Çin kulesinin oradaki bira bahçesi 7000 kişilik kapasitesi ile Münih’in ikinci en büyük bira bahçesi. (Münih’in bira bahçelerini ayrıca tartışacağız :))
Velhasıl havanın güneşli olduğu zamanlarda hele hafta sonuysa büyüklüğüne rağmen neredeyse tüm Münih’in buraya geldiğini düşünürsek baya kalabalık oluyor, en azından en merkezi ve turistik kısımları diyelim. Bir de son söz İngiliz Bahçesi ve diğer Münih parklarında bizdeki kedi köpek gibi bolca ördek ve sincap göreceksiniz 🙂 Buranın “sokak hayvanları”! da bunlar!