Kahveyle ilişkimin ne kadar ciddi bir seviyeye geldiğini daha önceki yazılarımda yeterince anlattım sanıyorum 🙂 (Bkn kahvesiyle ünlü şehirler) Santral Café yeni keşiflerimden, bir yandan kendime saklamak istesem de buradan İstanbul’daki güzel kahve duraklarından biri olarak bahsetmeyi blogger olarak boynumun bir borcu bilirim 😀
Mekana daha ilk gittiğimde hem dışarıdan hem içeriden bana San Francisco’daki şirin butik cafelerden havasını verdi, ki bu herhalde benim bir cafeye yapabileceğim en iyi iltifatlardan! Kahveleri ve lezzetleri de dekora yakışan kıvamda olunca, samimi ortamıyla burası favori café listeme üst sıralardan girdi.
Santral Café’nin sahibi Ebru hanım kahveyi tutkuyla sevenlerden. Öyle ki bu tutkusu plazadaki işini bırakıp burayı açacak kadar hayatını değiştirmiş. Ama kendisi de tepeden inme iş yapanları sevmediği için, hemen işi bırakıp cafeyi açmamış direk işin mutfağından yetişmek üzere Starbucks’ta çalışmak için başvurmuş! Tabii öyle bir CV’nin burada ne işi var, dalga mı geçiyor diye önce almamışlar 😀 Araya ikna için tanıdık görüşsün vs derken Starbucks’a girmiş! Bir süre orada çalıştıktan sonra Nişantaşı’nda 3.nesil cafelerden birinde de çalışarak kendini iyice geliştirmiş ve bu birikimlerinin sonucu olarak burayı açmış. Bu arada İngilizcesinden -Third wave- direk çevirip bu şekilde özel demleme yöntemleriyle özel kahve çekirdeklerinden yapılan kahveler sunumuna 3. dalga diyen de var.
Santral Café’nin girer girmez en dikkat çeken dekoru koca bir duvar boyunca kahvelerin sertlik derecelerinin voltaj benzetmesiyle eşleştirildiği güzel bir görsel duvar resmi. Eee mekan ismi kahve gibi enerji veren bir içeceğe yakışır şekilde Santral Cafe olunca, ortamdan güzel elektriği alıyorsunuz 😀 Kahve çekirdekleri benzetmesi de böyle voltajlarla oluyor 🙂 Sabah geldiğinizde uyanmak için hangi derece kahveye ihtiyacınız olduğunu menüye bakmadan resimden kolayca seçebilirsiniz.
Ama o menüye bir bakın! Menüde klasik tatlardan 3.nesil kahvelere bir yelpaze sunuluyor, buna ek olarak buraya özel spesiyaller de bulmak mümkün. Örneğin mekanla aynı adı taşıyan Santral kahvesi buraya özel tatlardan biri, özellikle kış kahvesi olarak geçiyor , bal ve tarçınlı tadı ile en çok ilgi gören kahvelerden. Buranın bir diğer özel kahvesi ise kendi harmanları olan expressoları, harmanın 5 kahveden oluştuğu dışında formülünü söylemiyorlar 😀 Soğuk kahveleri de var, ve ben bana minik iksir şişesini andıran sunumuna bayıldım! (tadı sert ama onu belirteyim!)
Kahve yanında atıştırmalıklar olarak da güzel alternatifler sunuluyor, sandwichler, cheesecakeler her daim taze. Ama benim en beğendiğim özellikle hafta içi böyle bir kahvaltı yapma fırsatı bulduğum için 3 çeşit peynirden oluşan güveçleri!
Evet yanlış duymadınız, ezine peyniri, Edirne eski kaşar ve taze kaşarla birlikte, domates, biber ve zeytin birlikte güveçleniyor 10-15 dakika sonra önünüze işte bu resimdeki görüntü geliyor. Hafta içi kendini simit/poğaçaya mahkum hisseden civar çalışanlarına önemle duyurulur!
Mekanda aynı zamanda küçük bir kütüphane var, ve bence artık bir kafenin önemli kriterlerinden biri haline gelen prizlerden bolca bulmak da mümkün. Dışarıda oturmak isteyenler içinde soğuk havalar için ısıtma mevcut!
Özellikle 3. Nesil cafeler denilince İstanbul’da daha çok Karaköy, Nişantaşı gibi daha posh yerler ilk akla geldiğinden, ki sadece 3.nesil anlamında da değil, güzel rahat bir ortam olarak da Santral Café’yi Anadolu yakasında özellikle Kozyatağı/Atatürk Caddesi civarında bu eksikliği giderecek noktalardan biri olarak gördüğüme sevindim.
Dikkatinizden kaçmasın 😉
Adres: Atatürk Caddesi 72A , 19 Mayıs Mh (Esnaf usulü tarif: Atatürk Caddesi girişinde Akbank’ın yanı, Starbucks’ın karşısı ;))