Enerjisi yüksek tarihi bir yerden bahsedeceğim şimdi, kısaca Meryem Ana Ayazması uzunca Panayia Vlaherna Ayazması Meryem Ana. İstanbul’a gelen turistlerin camileri ziyaret etmesi gibi çoğu zaman yurtdışına gidildiğinde oranın kutsal yerleri de turistler için popüler ziyaret noktaları olarak karşımıza çıkar. Kendi adıma düşününce yurtdışına çıktığımda ben de bolca gezmişimdir böyle yerleri. Gel gör ki İstanbul bu konuda tam bir zenginlik örneği olmasına rağmen bunu kendi ülkemde çok yapmadığımı farkettim! Halbuki Dünya bu ziyaretleri yapmaya Türkiye’ye geliyor! Bu eksikliğimi giderirken karşıma çıkan noktalarından birisi de bu Meryem Ana Ayazma’sı oldu.
Zaten böyle yerleri keşfedince, bir ben bilmiyormuşum oluyorsunuz! Ayazma kelimesini ilk duyduğumda anlamına bakmıştım. Ayazma kelimesi köken olarak kutsal ve su kelimelerinin birleşmesinden oluşmuş, “Hagia” kutsal, “ma” su demek, Hagia okunuşu aya olduğu için kelime “ayama” ama Türkçe’de araya kaynaşma harfi z girmiş ve ayazma olmuş.(Şu an herkeste bir aaa o zaman Aya Sofya – Hagia Sofia jetonu düştü sanıyorum :)) Genel olarak ayazma denilince ilk olarak akla Ortodoks Hristiyanlarınca kutsal sayılan kaynak suyu ve pınarlar geliyor. Ama genelde böyle kaynak sular, sadece hristiyanlar için değil, yerel halk arasında da şifa suyu kaynağı olarak ilgi görüyor. Ayazmaların her birinin kendi içinde özellikle belli hastalıklara iyi geldiği şeklinde efsaneleri var. Örneğin Balat Surp Hraştagabet Kilisesi özellikle felçli hastaların şifa aradığı bir yer iken, Aya Dimitrios Rum Kilisesi ayazmasının sütü gelmeyen veya göğsünden sorun yaşayan kadınlara iyi geldiğine inanılıyor gibi.
Ayazma kilisenin içinde, kiliseye ise dış giriş kapısından geçtikten sonra bir bahçe içerisinde uzun bir çardak altından geçerek ulaşıyorsunuz. İçeride dekor klasik kilise iç yapılarına aşina olduğumuz gibi ağır ve süslü, dini temalı tablolar ve loş aydınlatma şeklinde. Bu kadar eski bir yapıya göre içerisinin çok düzgün ve iyi korunmuş olduğunu görebiliyorsunuz. Ama maalesef bu aslında iyi korunmanın eseri değil sonradan yapılan restorasyanın sonucu. Tarihsel olarak yapı MS 453 yılında o zamanki İmparator Marcian tarafından tamamlanmış,ama özellikle 1070 ve 1434’teki yangınlardan sonra uzun süre tamir görmemiş. 1860 yılında yeniden bugünkü kilise yapısı inşa edilerek açılmış. Yani şu anki kilise orjinal kilise değil ama kendisi de 150 yıllık bir yapı. Bu arada bu yangınlar esnasında kilisede bulunan önemli eserler ve kutsal parçalarda yok oluyor. Örneğin burada “Meryem Ana”nın elbisesi olduğu düşünülen Filistin’den getirilme kıyafeti bugün görmek mümkün değil. İçeride ayrıca klasik mum yakma kısmı var ama mumları buğday/arpa gibi bir baza gömüyorsunuz bu da bana ilginç gelen bir detay.
Tabii Ayazma olduğu için, Meryem Ana Ayazma’sının suyu da ünlü. Ayazmanın üstünde “Sadece yüzüne değil günehlarını da yıka” yazıyormuş. Suyu zaten içebiliyorsunuz. Bu arada içeride fotoğraf çekilmesini istemediler,o yüzden içeriden görüntü paylaşamıyorum. Ama ziyaretçilere kolaylık olsun diye minik şişelere doldurularak hazırlanmış zaten. Üstünde bir fiyatı yok ama tabii bağış olarak yanındaki kutulara biraz bozukluk bırakmak adetten.
Bu arada bu ayazmayla ilgili şöyle bir hikaye de var, 1400 yıl öncesine dayanan bir efsane diyelim. İstanbul’un Avarlar tarafından kuşatılması esnasında bir Cuma akşamı, Meryem Ana’nın yüzü gözüküyor ve kuşatma başarızlıkla sonuçlanınca yok oluyor. Bazı versiyonlarda bu yüz gökte gözüküyor ve sonrasında fırtanadır, seldir gibi doğa olayları sonucu Avar orduları geri çekilmek zorunda kalıyor, bazı versiyonlarda ise kilisenin içindeki Meryem Ana heykelinin yüzündeki peçe kalkıyor ve geri iniyor, bu durum kuşatma bittikten sonra tekrarlanmıyor. Google’da buraya dair arama yaptığınızda karşınıza çıkan ilk sitelerden birinde bu hikaye olası köken gösterilerek “mucize” Cuma günü gerçekleştiği için burada ayinlerin cuma günü yapıldığını, bunun da Dünya’da tek olduğunu okudum ama açıkçası ilgili diğer tüm kaynaklarda ve gözlemlediğim kadarıyla bunu doğrulayacak başka bir şey bulmadım. Tersine diğer tüm kaynaklarda Pazar günü ayinlerinden bahsedildiğine rastladım. O yüzden size bu iki bilgiyi de vermiş olayım!
Burayı ziyaret ederek hem tarihi bir yapı görmek hem iyi bir enerji noktasında bulunmak hem de iyileştirme sağladığı düşünülen suyundan içmek gibi üçü bir arada bir gezi yapabilirsiniz. Zaten burası oldukça popular bir ziyaret noktası, diyecektim ama maalesef şu an için “noktasıymış” diyerek geçmiş zaman kullanmam lazım. Çünkü maalesef son zamanlarda Sultanahmet’teki IŞID canlı bomba eylemi gibi turistlerin güvenliğini tehdit eden olayların yaşanmasıyla genel olarak ziyaretçi sayısı çok düşmüş. Hatta o kadar ki normalde oldukça kalabalık olması beklenen bir Pazar günü gittiğimde bile kapısı kapalıydı ve görevliden rica ederek açtırdık.
Tadı nasıldı derseniz bana çok hitap etmedi 🙂 Tadsız da diyebilirim, ama zaten tadı için içilmiyor, şifa dileyerekten güzel şeyler dileyerekten içebilirsiniz. Önemli olan niyet diyelim!
Lokasyon olarak aslında erişimi kolay sayılır o yüzden de civardayken bir ara uğrayıp hem tarihi bir hava soluyun, hem de iyi niyetle bir elinizi yüzünüzü yıkayıp su için bakalım size iyi geliyor mu 🙂
Evet, İstanbul’da ayazmalardan nereleri biliyorsunuz yorumları alalım …
Adres: Istanbul, Ayvansaray Mh., 34087 Fatih/İstanbul
Ek not: Civardaki Derviş Baba Kahvehanesi‘ne uğramayı unutmayın!