Category:

Yeme-İçme

Mamma Bao Münih – Elle Yapılan Biang Biang Erişteleri

by gezielciniz Haziran 20, 2024

Netflix’te tonla Çin yemeği belgeseli izledikten sonra Çin’e gitmeden bu taze elle yapılan erişteleri arayışım Mamma Bao Münih restoranında son buldu! Burayı internetten buldukten sonra mecbur kendim gidip denemek zorundaydım ama neyseki hayal kırıklığına uğratmadı.

Bu arada İngilizce noodle kelimesini erişte diye çevirince de ne bileyim tam olmadı sanki ben arada yine noodle dersem siz anlayın! Mamma Bao Münih Augustenstraße 31 şubesine ben öğle saatlerinde gittim, yoğun olmasına rağmen ne masa ne de noodlelar için beklemek zorunda kalmadık. Mekânın modern bir havası var ve şeflerin noodlelari elle çektiği mutfaktan bir kesit görebiliyorsunuz.

Şimdi bu gösterinin ana yıldızından bahsedelim – Biang Biang noodle. Shaanxi mutfağından gelen bu erişteler, bölgenin “sekiz merakı”ndan biri olarak kabul ediliyormuş.
Bu erişteleri bir kemer kadar kalın ve geniş hayal edin. Tadı nasıl derseniz,
onları servis edildiği lezzetli kalın sosla kaplı böyle ağız dolusu ısırabildiğiniz lezzet şeritleri olarak düşünün.

Mamma Bao her sipariş için eriştelerin elle ve taze çekildiğini bol bol vurguluyor zaten benim için de çekici nokta buydu. Ben dana Biang Biang noodle tercih ettim ve gerçekten çok iyi olduğunu teyit edebilirim. Yavaş pişirilmiş dana eti yumuşacıktı ve ağızda eriyen, zengin ve lezzetli tatlarla doluydu. Zaten erişte de çukur bir kap içerisinde zengin sos, yumurta ve sebzelerle birlikte harika bir kombinasyon halinde sunuluyor. Menülerinde vejetaryen ve helal seçenekler de mevcut.

Burada ufak not, bu erişteler masanıza gelir gelmez direk yemeye başlayın çünkü sos içerinde uzun süre kalınca erişteler biraz yumuşayıp umami dokularını kaybediyor ama zaten niye o kadar bekleyesiniz değil mi 🙂

Porsiyonları ben gayet cömert ve içeriğinden ötürü baya doyurucu buldum. Hatta ben başlangıç da sipariş etmiştim ama ana yemeğin yarısına geldiğimde hayat seçimlerimi bir düşündüm! Yemeklerimi (ve başlangıcımı) bitiremedim, o yüzden tavsiye buraya ya çok aç gelin ya da kalanları paket yaptırmayı unutmayın 😊Başlangıçlardaki mesela tavuklu seçeneklerin birbirinden çok farklı olması da benim için puan toplayan bir ayrıntı oldu yani aynı sosu az değiştirip geçmemişler tüm versiyonlara 😀

Mamma Bao’daki servis hızlı ve verimliydi diyebilirim, tek eleştiri noktam iki başlangıç, iki ana yemek ve içeceklerle masaya sığmakta biraz zorlandık. Ama civardaki dükkânların m2 fiyatlarını düşününce içerideki masa sayısını optimize etmeye çalışmaları Münih için gayet normal.

Bu yer hakkında işinize yarabilecek ek bir kaç not daha: rezervasyon almıyorlar o yüzden boşuna aramayın.
Köpekler içeri kabul ediliyor, ama yer darlığından bahsettim köpeğiniz
masanızın yanında akıllı uslu oturabilir anca.

Velhasıl genel olarak benim için hoş bir deneyimdi ve Çin yemeğinin aşırı Batılılaştırılmış versiyonlarından farklı bir tadım yapmak güzel oldu. Kesinlikle iyi bir yemekti ve yeni bir tür yemek denemek için iyi bir deneyimdi.

En son menülerini ve fiyatlarını kontrol edebileceğiniz web sitelerinin linkini de şurada paylaşayım: https://mammabao.de/speisen/

Bir de net belirteyim, benim bu yerle hiçbir bağlantım yok, internetten araştırarak buldum ve kendi zamanım ve paramla denedim. Burada da kişisel tecrübemi paylaştım birilerinin işine yarar diye

Evet millet, bu tür yiyecekler için siz ne düşünüyorsunuz? Burayı ya da başka benzer bir yer denediniz mi, yorumlara beklerim

Haziran 20, 2024 0 comment

Yeme-İçme

Restoran Otel Neu Meran – Muhteşem Manzara ve Lezzetli Yemekler

by gezielciniz Haziran 10, 2024

written by gezielciniz

Königssee yakınlarına yaptığımız son ziyaretimizde, nişanlım ve ben – bence çok bilinmeyen- güzel bir mekana rastladık: Restoran Otel Neu Meran. Aslında “rastladık” demek biraz yanıltıcı olur çünkü has Bavyeralı nişanlım çocukluğundan beri buraya birçok kez gelmiş. Ama benim için ilk kez geldiğim ve denediğim bir yerdi o yüzden bana yeni keşif oldu.

Şansımıza gayet açık ve güneşli bir Mayıs günü geldik buraya. Zaten güne kendisi ayrı bir başlık olan König Gölü (Königssee) ile başlamıştık, oranın tadını çıkardıktan sonra, bizi ziyarete gelen arkadaşlarımızla birlikte güzel bir akşam yemeği yemek için civardaki Bad Reichenhall’da bulunan Neu Meran restoranına geldik. Akşam olunca hava biraz soğuktu ama hırkayla falan hala dışarıda oturmak mümkün seviyesinde düşünün.

Garson bize direk battaniye de getirdi gerekirse diye – gerekmedi- ama muhteşem manzaraları görebileceğimiz dışarıdaki bir masayı içimiz daha rahat tercih ettik. Valla zaten terastan manzarayı gördükten sonra, şiddetli yağmur veya kar dışında, ben muhtemelen her türlü dışarıda oturmayı tercih ederdim 😀

Ben bir tane garson gördüm ama restoran hiç kalabalık değildi o yüzden ilgi ve zaman olarak sıkıntı yaşamadık. Burası aynı zamanda otel de olduğundan mıdır nedir ben garsonu misafirperver buldum.

Neyse gelelim ana mevzu yemeklere. Menüye göz gezdirirken bir baktım kuşkonmaz yemeklerine ayrılmış tam bir sayfa var! Tam bir Alman işi yani 😀 Tamam Almanların kuşkonmazla büyük bir aşk yaşadığını biliyorum ama farklı farklı bir sayfa kuşkonmaz yemeği bana say desen aklıma bile gelmez 😀

Kuşkonmaz yerim, hatta severim de diyebilirim ama önüme gelmezse özellikle arayıp aldığım bir sebze değil açıkçası. Manuel (nişanlım) ise hiç sevmez kuşkonmaz o yüzden de evde yaptığımız bir yemek de değil. (Evet nişanlım bira içmiyor, kuşkonmaz yemiyor gercekten Alman mi ben de sorguluyorum!) Velhasıl anlayacağınız üzere ben kuşkonmaz değil başka bir yemek siparişi verdim -yemeğimin yanında kuşkonmaz yine yancı olarak geldi o ayrı 😀

Ben dana köfte yanında soslu kuşkonmaz ve tereyağlı patates söyledim. Kuşkonmazın üzerindeki sos o kadar iyiydi ki, yemeğin en sevdiğim kısmı o oldu! Nişanlım ise otelin kendi tarzlarında yaptıkları klasik bir Alman restoran yemeği olan Roastbraten’i tercih etti.

Yemekler beklediğimden iyiydi açıkçası çünkü normalde biliyorsunuz böyle manzarası süper olan yerler nasıl olsa millet manzaraya geliyor diye yemek lezzetine cok kasmazlar. O yüzden burada yemekler de iyi olunca deneyim ek güzel oldu. Tatlı olarak denediğim crème brûlée de hayal kırıklığına uğratmadı—üstü çıtır, altı kremamsı ve kahve ile birlikte yemeğimizin mükemmel sonu oldu.

Fiyatlar bir tık yüksek ama konum, kalite ve manzarayı düşününce normal ve bence değer bir deneyim. Yereller burayı iyi biliyor muhtemelen ama benim gibi dışardan gelenler için ve turistler için bence burası hala keşfedilmemiş bir mekan. Özellikle Königssee kalabalığından ve ek turistik ortamlardan sonra.

Demem o ki eğer kendinizi Königssee yakınlarında bulursanız ve harika manzaralı yerel bir restoran arıyorsanız, Otel Neu Meran’ın restoranına terasta bir şeyler içmek veya yemek için bir bakın.

Not: Bu arada belirteyim Otel Neu Meran ile hiçbir bağlantım yok, bu sadece benim kendi deneyimim. Yani kendim buldum kendim ödedim 😊 Eğer deneme fırsatınız olursa umarım siz de benim kadar keyif alırsınız!

Haziran 10, 2024 0 comment

Yeme-İçme Yol hikayeleri

Amsterdam Anıları – Acı bizi bozmaz!

by gezielciniz Mart 16, 2021

written by gezielciniz

O kadar Amsterdam’a gidip geliyorsun orada kafa yapan ot içmek serbestmiş, redlight mahalleleri bir âlemmiş, millet ne komik anılarla geliyor, sen yüz kere gittin geldin yok mu senin oradan öyle komik değişik bir anın diyenlere gelsin…

Öhöm öhöm, yerlerimizi alalım, başlıyorum ….

Karanlık, soğuk ve pek tabii ki yağmurlu bir Amsterdam akşamında, yerel arkadaşların tavsiye ettiği güzel bir restorana gideyim dedim. Tam nerede bu restoran diye söylenmeye başlıyordum ki girişini buldum. Hava da baya baya soğuk. Islanmışım, açım ve zaten hafta içi hava da kötü diyerekten rezervasyonsuz yer bulacağımı sandığımdan burası olmazsa başka yer için planım falan da yok 😅 Ben girişi bulup girdim içeri ama, galiba benim arkadaşların tavsiyesini herhalde tüm Amsterdamlılar biliyormuş, çünkü içeri bir girdim mekan full! Sezercik bakışıyla hiç mi yer yok diye garson abiye kendimi acındırmalar, ben tek kişiyim barda da otururumlar falan yemedi ve kutu içine konulup sokağa bırakılan yavru kediden hallice bir vaziyette kös kös dış kapıya kadar geçirildim.

Tam nereye gideceğim şimdi, yağmurda da telefonu ıslatmadan arama yapılmıyor ki öff be derken, iyice bastıran yağmur ve guruldayan karnımın sponsorluğundaki içgüdülerim sağ olsun hemen sokağın karşısındaki Led ışıklı “Burrito” yazısını gördü. Kanka napalım, kısmette güzel mekânda nezih akşam yemeği planlarken fast foodçuda burritoya yemek varmış deyip yöneldim yazıya doğru.

Ben bekliyorum ki küçük, salaş, yemeğini ye hatta yeme paket yaptır ve de çık git yeri olsun.

İçeri bir girdim, aman Allah’ım başka bir ortama ışınlandım sanki! Dışarının karanlık soğuğu nere bu şirin kafenin aydınlık, samimi ve sıcak hali nere. Üstelik ilk hedefimin kalabalıklığından sonra burası çok daha ferah ve rahat geldi. Daha bile iyi yani. Hareketli Meksika müzikleri ve dekorla da direk havaya girdim.

Tabii beklentimin “dürümümü yer giderim” den “ayy ne güzel yer, bir içecekle 3 saat oturursun resmen” moduna dönüşmesiyle havam da direk değişti. Zaten Meksika yemeği diyoruz dostlar kötü olamazdı, damak tadı bize yakındı, iyiki buraya geldimdi.

Hemen siparişimi verdim ve siparişi alan teyzenin “acı sever misin” sorusuna omurilikten sektirmeden 30 yıldır bana bunu sormalarını bekliyormuş gibi “ya teyze ne demek I’m from Turkey ya sevmem mi” cevabını yapıştırdım. Teyze arkasını dönüp giderken ışık hızından bir tık yavaş verdiğim cevabın olası sonuçları beni düşündürmeye başladı. Çünkü aklıma geçmiş zamandaki malum olay geldi. Bu kısmı hayatım gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti modunda düşünün, benim gözümün önünden o sırada şunlar geçti:

Pekin’de yine yerel küçük bir mekândayım, garson “abla emin misin çok acıdır bu” diye soruyor. Ben yine “yaw kardeşim acı bizden sorulur I’m from Turkey ya” diye cevap veriyorum. Sonra tüm restoran beni izlerken acıdan yaşaran gözlerimden damla akıtmadan, ama tüm peçeteleri akan burnumu durdurmak için kullanıp, tabağımı bitirmek için savaş veriyorum…

Tabii tüm bu hatırlama kısmı 3-5 saniye sürüyor ama teyzeye aynı cevabı verdiğimden o an zaten bu tecrübemi hatırlamış olmamın bana bir faydası yok. Bir an yaw acaba tarih tekerrür eder mi diyorum ama sonra: ya Çinlilerin acısıyla Avrupa’lıların acısı bir mi? Zaten teyze dediysek bildiğin uzun boylu, naif inci beyazı tenli zayıf bir Amsterdam teyzesi. Bunlar acılı yapsa ne olur diye kendimi rahatlatıyorum artık napayım.

Meğer bu “ulan acaba” anının literatürde özel bir adı varmış. Shakespeare kahramanlarının da bolca yaptığı trajedi olmadan önce “aha içime doğdu kötü bir şey olacak” diye hayıflanma anı gibi ama daha çok “salak yemin ediyorum geri zekâlı bu çocuk yine yaptı bak” kıvamında bir iç öngörü deniyormuş bu anlara…

Neyse biz dönelim hikâyemize, çok geçmeden teyze “aman elin yanar yavrum tabak sıcak” uyarısıyla dumanı tüten tabağımı getirdi. Ben artık nasıl içten acı sevdiğimi söylediysem, hem de yabancı dilde, teyze tabağın yanına ayrıca iki tane de acı sos şişesi getirip koydu ben hızımı alamazsam diye 🙂

Açım demiştim değil mi? Ben tabii hiç beklemeden hemen yemeğe giriştim. Burada zaman dursaydı ve matrix stili kamera etrafımda dönüp yemeğin tüten dumanına biraz uzaktan çekim yapsaydı muhtemelen dumanının kuru kafa şeklinde olduğu görebilirdi sanıyorum. Oh my God ya, tanrım bu nasıl bir acıdır! İçimden, teyzecim diyorum, bu acıyı seviyor muyum seviyesi değil, ahçı acıyla aşk yaşasa çocuğu aha bu tabak olur seviyesi olmuş, sen naaptın diye bir durum analizi ve idrak patlaması yaşarken, o sırada şef mutfaktan dışarı çıkıyor. Ben tabii içimden söylenmelere devam, çıkarsın tabii dışarı, mutfakta bu yemeği hazırlarken seni de sıcak basmıştır dışarı çıkmayıp napacan falan diye şefe de saydırırken, şef yanıma gelip ” is it spicy enough young lady ” demesin mi! Yani diyor ki acısı yeterli geldi mi küçük hanım!

“Yok amca bir tarla daha acı atsaydın bu az olmuş” diye ölümüm laf sokmaktan olsun şeklinde bir cevap vermek istiyorum ama ağzımdan anca boğuk bir sesle “yess, tenk yuu very deliciisss” çıkıyor… Hayır teyze benim acı severim ifademi şefe artık nasıl aktardıysa adam da benim sabah kahvaltıda ekmek üstüne urfa pul biberi döküp jalepeno falan yediğimi düşündü herhalde.

O noktada artık kafamda bangır bangır önceee bir damla yaaaş aktı gözümden çalıyor, amaa amaaaa… şerefsiz çok da güzel yapmış! Açım da demiştim değil mi, bir de bir sürü para verecez falan, yemesem olmaz! Ben manyak yemeye devam ettim.

Zaten bir yandan yiyorum ama bir yandan da kendime hayretler içerisindeyim. Çatalı tutan elime bakıyorum sanki 3 sn önce ağzımı karla doldurup şelale altında durmak istiyorum diye düşünen ben değilmişim de başkasıymış gibi bir lokma daha atıyorum ağzıma. Böyle bir acı yok, yok ama harbi güzel yapmış şef! Lanet olası federaller bir bu şef iki! Ben böyle böyle yerken, yan masanın da yemeği geldi. Onlarda teyzeyle “Its guud and spiceyyy we love iiitt” yani çook güzel, çok acı, ama bayiiildiikk sohbeti yaparken, teyzenin “its good in this weather” yani bu havada iyidir böyle acı yemek cevabı beni benden alıyor. Teyzecim Amsterdam’da hava soğuk eyvallah da resmen benim tabaktan yayılan acı enerjisinin yarattığı ısı yüzünden ahan da bir parça daha buzul eridi, bak işte bunlar hep küresel ısınma sebebi diye ortalarına dalmamak için kendimi zor tutuyorum.

Bu kadar laf edip yalnız durduğumu sanmayın, bir yandan da lokmaları birbiri ardına yutuyorum. Baktım artık belli ki bu tabağı gömecem, bari hasarı minimize edeyim diye aklımca tabaktaki tek domatesi sona bırakıyorum. Çünkü gavurlar bizim yerel içeceğimiz ayranı bilmediği için acı karşısında tek silahım o son domates parçası. Kendimi en azından otele dönüşüm kolay olacak diye avutuyorum, gelişim uzun sürdüydü ama buradan artık bağrımı açıp otele kadar koşarak bir çırpıda dönerim, oh ne güzel falan..

Neyse bir şekilde yemeği bitirdim, sonra elini ağzını sil diye koydukları kağıt peçeteleri hunharca harcayıp acıdan coşmuş burnumu bir güzel sildim. Ve çok şükür bir kez daha dış mihraklara karşı yüzümüzü kara çıkartmayıp, acıya ne kadar dayanıklı olduğumuzu göstermemizin haklı gururuyla hesabı istedim.

Acı mı, yes of course ya I’m from Turkey, acı bizden sorulur 😎

Hah, alın size gezielciniz Amsterdam anısı 😀

Acı bizi bozmaz!

Mart 16, 2021 2 comments

Gezi Yazıları Yeme-İçme

Sofya yeme içme rehberi

by gezielciniz Şubat 13, 2019

written by gezielciniz

Sofya’da gezilecek yer kısmını çabuk halledince bakınız Sofya gezi rehberi, kendimi güzelce Sofya yeme içme kısmına verebildim. Hal böyle olunca Sofya’da ne yenir nerede yenir kısmı uzun oldu :p Dedim o zaman Sofya yeme içme rehberi gibi ayrı bir yazı olsun, uzunluğu baymasin. Hadi bakalım buyrunuz Sofya yeme içme rehberi gezielciniz versiyonuna 🙂 (2018 gezisinden notlar)

Sofya gezi rehberinde de bahsetmiştim Sofya yerel yemekleri bizim mutfağa çok benziyor. Şaşırdık mi? Pek degil, çünkü malum ne de olsa yüz yılların komşuluğu ve Osmanlının izleri var. Özellikle ızgara karışık et tabakları, soğuk yoğurtlu çorbalar, patlıcanlı yemekler baya benziyor. Zaten isimler bile tanıdık gelecek, sjuck, dalma, sarma, ayran, rakı 😅 O yüzden ne yiyeceğinizde pek sıkıntı yok ben direk aşağıda benim denediğim mekanlardan bahsediyorum ki nerede yiyeceksiniz fikir versin. Böylece direk Sofya yeme içme rehberi mekan detayına girelim 😊

Hadzhidraganovite Izbi :

Yöresel ambiyansla yöresel inanılmaz kapsamlı bir menü ile yemek için adresiniz burası olmalı. Zaten bir mekanın garsonlarından ayrı müşteri ilişkileri elemanı varsa ortada dolanan adamlar işe önem veriyor demektir 🙂 Hem dekor hem müzik hem çalışanların kostümleri geleneksel Bulgaristan’ı yansıtıyor. Baya köklü bir restoran (1869lardan kalma) Fiyatlar Sofya’ya göre ortalamanın azcık üstü ama bu ambiyans ve porsiyon da ona göre, ben değer buldum. Özellikle başlangıçlar çok lezzetliydi. Karışık meze tabağı ve ekmek kasedeki çorba ile aslında doymuştum bile! Zaten ana yemekler görüntüsü ve porsiyonuyla göz doyuran cinsten. Ama başlangıçların lezzeti ana yemeği benim için gölgede bıraktı. Zaten aşırı doymuş olduğumdan yarısını yiyemedim 🙈

Ama gayet keyifli ve iyi ki gitmişim dediğim bir mekân tecrübesi oldu. Özellikle ilk akşamınız için şöyle tam bir klasik yerel Sofya yeme içme tecrübesi için öneririm. Her gün bizdeki kuzu tandır gibi tüm kuzuyu odun ateşli fırınlarında pişirdikleri yemekleri de oluyor

www.izbite.com –> güncel menü fiyatları için bakabilirsiniz, ana yemekleri 7-15 euro arası düşünün.

Bagrı:

Burası yemek sunumunun yemeğin kendisi kadar önemli olduğu, malzemelerin seçiminden ilginç kombinasyonlarına değişik yemekler bulabileceğiniz bir yer. O yüzden fine dining diyemesem de slow food akımı gibi kategorileyebileceğimiz normal bir mekândan ziyade rafine menü ve sunum yaptıklarından, beklentileri yıldızlı şeflere çıkarmadan güzel mekan kapsamında düşünebilirsiniz.

Menü geniş değil fakat az ama öz diyeceğimiz her biri iyi düşünülmüş ve özenle hazırlanan cinsten. En güzel yanı, bu kalitede yemek sunan bu yerin fiyatlarının göreceli olarak uygun olması. Sofya’da çok daha ucuza yiyebileceğiniz yerler var ama burada sundukları yemekleri daha ucuza yiyebileceğiniz çok yer yok diyeyim 🙂 Velhasıl euronun TL dönüşümü çok lira olmadı olmasaydı oldukça makul fiyatlar (Münih’in yarısı diyeyim!) Ama bence Sofya yeme içme rehberine girmesi gereken bir yer!

Ana yemekler: 13.90-14.80 lev idi yani 7-7.5 euro,

Başlangıç için çorba 5.60 lev idi yani 2.80 euro

Tatlı 7.90 lev yani 3.95 euro

Ev yapımı özel aromalı (hanımeli çiçekli, yaban mersinli vs) limonata 4.50 lev yani 2.75 euro.

Skaptobara:

Benim ne kadar burger sevdiğimi bilmeyen blog okuru varsa, şu an tekrar belirtmek isterim ki burger benim için çok mühim bir konu 🙂 Öyle kolay kolay beğendiğim de söylenemez, Amerika gezim sonrası beklentilerim yüksek 🙈 Sofya’da yemek mekanı ararken de Trip advisor’da ilk sırada bir burger yeri görünce bir heveslenmedim değil.

Bahçesiyle birlikte güzel orta büyüklükte bir mekân. Mümkünse rezervasyon yaptırmakta yarar var, yoksa bekleyebilir ya da yer bulamayabilirsiniz. Menüde olmasını beklediğiniz klasik Burgerler yanı sıra bir kaç değişik kombinasyonda yapmışlar. Misal benim yediğim Satoshi burgerinde tortilla cipsiyle kaplı ızgara peynir vardı. Patatesi ayrı sipariş vermeniz gerekiyor ya da tavuk ve patatesli yancı söyleyebilirsiniz benim gibi. Tavuk için barbekü ve buffolo sosları arasından acı olan buffaloyu seçtim ama acısını çok beğendim diyemem, barbekü sos daha iyi olabilirdi. Ama yediğim burgerden ve yemekten memnun kaldım. Serviste iyiydi.

Bir ara ben bahçede oturacağım diye tutturduğumdan yağmur altında mal gibi kalmadık değil (içerde boş masa yoktu tabii ki) ama hava soğuk olmadığından ve burger güzel olduğundan çok da umurumda olmadı açıkçası. Bira severler için menüde craft biralar da var.

Fiyatlar ise burgerler 11.99 lev yani 6 euro, kola 2.5 lev yani 1.25 euro, draft şişe bira 4.99 yani 2.5 euro şeklinde. Buffalo tavuk ve patates yan tabağı ise 9.99 lev yani 5 euroydu.

Rainbow Factory

Burası Sofya’nın en bilinen mekanlarından. Özellikle kahvaltı ve akşam üzeri atıştırması için ben de denedim ve tavsiye ediyorum 🙂

Kahvaltı için yumurtalı opsiyonları gayet göze ve mideye hitap eden cinsten. Kekler de güzel gözüküyordu ama yerim yoktu siz denerseniz yazın yorumlara nasılmış 😉

Tek olumsuz yanı popüler olduğundan (neredeyse her Sofya yeme içme rehberinde gördüm diyebilirim) çok kalabalık olabiliyor, küçük de bir mekân olduğundan öyle rezervasyon yaptırmalı bir ortam da yok, ya şanslı olacaksınız ya da paşa paşa masa bekleyeceksiniz. Ya da paket yaptırıp yakın parklara gideceksiniz 🙂

Kahvaltı opsiyonları 5-7 lev civarıydı (yani 2.5-3.5 euro) düz kahveyi 2,90 lev yani 1.45 euroya içtim.

Vino vino:

Burası sempatik dekoru, güzel servisi, canlı müzik ve tatlısıyla sevdiğim bir yer oldu. Özellikle Sofya romantik mekân arayanlar not alsın 🙂 Yemek yemedim ama şarap ve tatlı denedim. Tatlıyı çok beğendim. Şarap ise duble porsiyon gibi kadeh dolu dolu geldiği için benden puan topladı 😂

Bu duble porsiyonlu şarap 8 lev yani 4 euro, tatlı 6.80 lev yani 3.40 euro idi. Yemeklerde ise köfte çeşitleri ve pizzalar menüde öne çıkıyordu ve 11-20 lev yani 5.5-10 euro arasıydı.

2 giraffe:

Kahve veya soğuk içecek molası için merkezde önerebileceğim yer. Özellikle ana caddenin kalabalığından kaçmak isterseniz 🙂

Sıcak-soğuk kahve çeşitleri yanında soğuk içecekler ve alkollü kokteyllerde menüde var, atıştırmalık sandviçler vs, o yüzden ara mola yeri için ideal. Ben mavi unikorn diye bir içecek içtim 4.90 lev yani 2.95 euroydu. Sandviç de aynı ücretti.

Boom! Burgers and Booze

Burger seviyorum, ve her gittiğim yerde güzel olduğu iddia edilen yerleri deniyorum demiştim değil mi 🙂

Burası da konsept burgerleri (özel temalı, çizimli karakter dizaynlı) ve içecek önerili kombinasyonları ile Sofya’da denemek istediğim ikinci burger mekanıydı.

İki şubesi var, ben isminde and booze olan ikinci şubesine gittim.

Burgerlerinin konseptini başarılı bulsam da tad olarak Skoptabara’ya göre düşük buldum. Bir de daha fast food tarzı bir yer Skaptobara özellikle bahçesinde daha oturmalık da olabiliyor.

Bu yazdığım mekanlar kesmediyse bir kaç benim denemeye fırsatımın olmadığı ama gördüğüm duyduğum tavsiyeyi de şuraya bırakayım:

Thirsty dragon, sırf isimden listeme aldım :p gitmeye fırsatım olmadı ama giden varsa nolur yazsın güzel mi çok merak ediyorum 😊

Fabrika Daga– kahvaltı için duydum,

Sense Rooftop bar –> Sofya için biraz tuzlu ama manzarası varmış diyorlar

Happy Grill&Bar –> Zincir mekanlardan ama tabakları fiyat/performans olarak iyi gözüküyordu ve hep doluydu o yüzden biraz daha kalsaydım ben de bir denerdim herhalde.

Evet umarım Sofya yeme içme rehberi olarak tatmin edici bir içerik olmuştur, sizlerin deneyip beğendiği ya da beğenmediği yerleri de yorumlara bekliyorum!

Şubat 13, 2019 0 comment

Helsinki food guide what to do in Helsinki cafe regetta

Gezi Yazıları Yeme-İçme

Helsinki Yemek Rehberi

by gezielciniz Ağustos 22, 2018

written by gezielciniz

Helsinki gezilecek yerler neleri iyice detaylı yazdıktan sonra dedim Helsinki’de ne yenir sorusunu da en iyi şekilde cevaplamak için detaylı bir Helsinki yemek rehberi hazırlayayım 🙂 Bu yazıda Helsinki’de ne yenir ve Helsinki’de nerede yenir – restoran tavsiyelerimi bir arada sizler için derledim. (Fiyatlar 2017 -08 )

Helsinki Yemek rehberi – Helsinki’de ne yenir?

Finlandiya’da, haliyle Helsinki’de geyik eti, balık, tarçınlı çörek, esmer çavdar ekmeği, pirinçli çörek ve filtre kahve denenecekler listesine almanız gerekenler. Geyik eti yanı sıra ilgilenenler ayı eti de bulabilir. Genelde ikisi de lingonberry ile birlikte yeniliyor. Tarçınlı çöreklerini her pastanede ve cafede bulabilirsiniz. İsveç’inkine benziyor ama bence Finlilerinki daha güzel 🙂 Buradaki adı korvapuusti. Bu arada tarçınlı çöreğin bir de fıstıklı versiyonu var, ama itibar etmeyiniz 🙂 Ben denedim tarçınlının tırnağı olamaz :p

Çoğu yerde filtre kahve koca termosun içinde ve tekrar doldurmanıza izin veriyorlar. Finlandiya kişi başı kahve tüketiminin en yüksek olduğu yerlerden 🙂 zaten filtre kahve ve tarçınlı çörek molası vermeden dönenin Finlandiya ziyareti kabul olmuyor bilesiniz 😂

Esmer çavdar ekmeğini de es geçmeyin, bunların ki harbi güzel ve sabah kahvaltı için sandviçi süper oluyor!

Bir de yine atıştırma için pirinçli çörekleri de var o da piirakka ya da piirakat diye geçiyor.

Bunları anladık, Helsinki’de ne yenir kısmı tamam sen bize direk Helsinki restoran tavsiyesi ver, nereye gidelim diyenler için de aşağıda ise benim araştırıp ve ya tavsiye duyup gittiğim cafe ve restoranlar var. Özellikle akşam yemekleri kısmından memnun kaldım, tavsiye ederim 🙂

Helsinki Yemek rehberi – Helsinki restoran tavsiyeleri

Konstan Mölja: Finlandiya yerel yemeklerini bolca, anne yapmış kalitesinde ve uygun fiyatlı bir arada görmek denemek istiyorum diyen benim gibi little little into the middlecıları göreyim 🙂 yıllardır aynı ailenin işlettiği bu yerde aslında porsiyonda azlık çokluk size kalmış çünkü açık büfe ve istediğiniz kadar alabiliyorsunuz. Buranın güzelliği yemekler gerçekten iyi ve Finlandiya’nın olmazsa olmazı geyik etinden, balığa, sebze yemeklerinden çorbaya farklı yemekleri bir kaç çeşit bulup hepsinden deneyebiliyorsunuz. Üstelik tatları gayet iyi, dekorda rustik ve denizcilik temalı küçük sayılabilecek bir yer. Açık büfe fiyati fix, 19 euro, içecekler hariç. Tabii fiyat da bu kalitede ve açık büfe için uygun olduğundan çok popüler bir yer ve rezervasyonsuz yer bulmanız çok zor. Ben oradayken en az 3 grubu geri çevirdiler. Ben de 17:30 gibi tek kişi olduğumdan 20:30a kadar oturabilirsin şeklinde şansına yer buldum 😅 Yemeklerin neler olduğunu İngilizce konuşan garson açıkladı, bu geyik eti bunu püreyle üstüne şu berrylerden koyarak yiyorsun, bu koyun eti ve ançuez bunu şu sour creamle yiyorsun, bu da dana ve geyik eti, şunlar balık vs vs… Bu arada normalde koyun eti sevmem, ve balık yemeyen biri olarak ançüez yemişliğim yoktur. Ama ilk söylediğinde neyli kısmını tam anlamadığımdan tabağıma almıştım o yemeği. Ve Allahım en güzeli o çıktı desem 😂 Tekrar sorunca ya bu neyliydi diye koyun eti ve ançüez deyince şok oldum ama bu vesileyle bir ön yargım kırılmış oldu, gittim biraz daha alıp yedim :p

Cafe Regetta: Helsinki’nin bence en güzel cafesi 🙂 ve yediğim en iyi tarçınlı çörek, buradaki ismiyle korvapuusti. Cafe Regatta biraz uzakta gibi ama buraya gelirseniz hem Siberius anıtını görüyorsunuz hem su kenarındaki 130 yıllık bu şirin kırmızı tahta evin nostalji dekoru ve huzur dolu etrafıyla harika bir kahve molası veriyorsunuz. Kahve ve çörek 5.5 euro, su kenarında serçelerle çörek paylaşıp huzur bulmak paha biçilmez 🙂 gerçekten hem dekoru hem deniz kenarı lokasyonu harika bir mola verdirtiyor.

Bu arada serçelere çok yüz vermeyin bizdeki martılar gibi sonra sürüyle dalıyorlar 😂

Naughty Brgr: Amerika’dan sonra ilk kez başka yerde yediğim bir burgeri bu kadar çok beğendim desem 🙂 Burger konusunda takıntımı biliyorsunuz artık her yerde deniyor ve bu değil, bu da değil, bu hiç değil beni anlamıyorsunuz diye tribe bağlıyorum. (Tabii yine de burgeri bitirdikten sonra 😅) Ama burası benden çok net bir ok aldı. Burger sevenler mutlaka gitsin, zaten burası top chef Aksali Herlevi’nin yeriymiş. Burgerler 10-13 euro, patates kızartması 3-5 euro ve biralar 6-7 euro. Yani fiyatlar Helsinki için normal sayılır ve bu lezzet için değer!

Cafe Engel: En merkezi yerde direk Helsinki Kathedrali karşısındaki ünlü tarihi bir cafe. Hem yereller hem turistler seviyor çünkü bir şekilde eski ruhunu korumuş, servis elemanları güler yüzlü ve hızlı, en güzeli filtre kahvelerini alırsanız tekrar doldurabiliyorsunuz (3.6 euro)

Friends & Brgr: Burger sevgimi biliyorsunuz artık, Naughty Brgr iyi çıkınca Helsinki’de bir yer daha deneyeyim dedim. Burası doğal katkısız ürün kullanıyoruz teması ve every brgr matters sözüyle ilgimi çekti 🙂 üst sınıf bir fast food diyebiliriz. Burger fena değildi ama kendimden geçtim diyemem, iyi malzemelerle hazırlanan ortalama üstü bir fast food burgeri. Anahtar kelime “fast food burgeri” 🙂 Kızartmasını ise hiç beğenmedim desem yeridir, tatlı patates ok ama 3 kere kızartılma iyi olacak demek değil bence 😅 burgerler 8-9 euro, menü alırsanız 12-13 euro. Öğlen 1 euro indirimi var ve içeceği sınırsız. Hızlı bir öğle yemeği çözümü için düşünülebilir.

Helsinki gezilecek yerler market isaret

Market meydanı: Yani turistik market ama siz de turist olduğunuz için sıkıntı yok, burada oturup bir kahve bir atıştırmalık yapılması lazım dediler yaptım 🙂 bir etli çörek ve kahveye 7 euro verdim – evet normalden pahalı. (Helsinki gezilecek yerler kısmında da bahsettiğim yer)

Hietalahti food market: Burası kapalı bir market alanı ama içerisinde sıra sıra bir çok küçük bistro/restoran stili mekan var. Yerel ve dünya mutfaklarından güzel örnekleri bir arada görüp denemek isteyenler için ideal. Bizden sarma ve baklava bile gördüm diyeyim 🙂 Buranın icinde aynı zamanda el işleri vs gibi arada bir kaç farklı dükkan da var. (Helsinki gezilecek yerler kısmında da bahsettiğim yer)

Torni hotel teras: İçkiler pahalıdır ama Helsinki’ye yukarıdan bakıyor, bu manzarayı başka yerde bulamazsın dediler. Ama ben gittiğimde bir baktım zaten küçücük yer, dışardaki 3-5 masada doluydu, içerdeki 3-5 masada oturmanın hiç bir manzarası haliyle esprisi olmadığından oturmadan çıktım. Manzara süper miydi? Hmm, yani boş denk getirirseniz belki de bana dar alanda zorla yer bulup onda da sürekli gelip giden foto çeken turistlerle oturmak çekici gelmedi 😅

Evet, geldik sona. Umarım Helsinki yemek rehberimde Helsinki’de ne yenir ve nerede yenir sorularınızın cevabı olmuştur ve size yararlı bilgiler verebilmişimdir 🙂

Her zamanki gibi bir sorunuz ya da ilave yapmak istediginiz şeyler olursa yorumlara beklerim!

Ağustos 22, 2018 0 comment

Gezi Yazıları Yeme-İçme

Riga Restoran Tavsiyeleri

by gezielciniz Haziran 9, 2018

written by gezielciniz

Riga, Baltık ülkeleri gezimin ilk ayağıydı. Riga gezi rehberi içerisinde Riga gezilecek yerler neler, Riga’da ne yenir ne içiliri yazdım, Riga’ya gitmeyi düşünenler mutlaka bir baksın! Benim kendi gezimde beğendiğim bir çok mekan olmuştu. O yüzden Riga restoran tavsiyeleri için de işte bu ayrı yazıyı hazırladım. Umarım gezinizde yararı olur, buyurunuz.

Riga Restoran tavsiyeleri corba

Riga restoran tavsiyelerinden önce Riga’da ne yenilir sorusunu da kısaca cevaplarsam;

Letonya mutfağı kalorisi yüksek domuz ve patates ağırlıklı bir mutfak, eski zamanlarda en ucuza aç kalmadan karın doyurmanın yolu bu ikili olduğundan yerel lezzetler bu yönde ağırlıklı 🙂 Ama yaz ve kış çorbaları, et köfteleri ve Shashlik denilen bizdeki şiş kebabın bir versiyonu diyebileceğimiz diğer yemekleri de var. İçecek olarak turistlere Riga black balsam içmeden dönülmez diyorlar ama biraz alkolü yüksek bir içecek, kendisini direk içecek gibi değil de tatlı içerisinde denemenizi tavsiye ediyorum ☺

Riga restoran tavsiyeleri

Lido

Lido–> Lido Vermanitis

Lido zaten Riga’da yerel yemek için ilk önerilen yerler arasında. Riga restoran tavsiyeleri deyip Lido’dan başlamamak olmaz o derece 🙂 Lido’nun bir çok şubesi var. Konsepti şubelere göre değişebiliyor ama genel mantık yemekler, salatalar, çorbalar, tatlılar hazır önünüzde, siz isteğinize göre alıp kasada ne aldıysanız onu ödüyorsunuz. Özellikle ilk gün öğle yemeği için hem yerel yemekleri görmek hem pratik ve hızlı çözüm için bence ideal . Garsonlar da yerel kıyafetli bu arada 🙂

Bir kaç şubesi olduğundan bana old towndakine gitme Vermanitis’e git daha az turist, daha çok çeşit olur demişlerdi. (Burası da Old town’a yakın bu arada, Riga küçük yer ;)) Neyse galiba bu tavsiyeyi tüm turistler almış 😆 ben Pazar 14:30 civarı gittim kalabalıktı! Ama sonuçta bir nevi hızlı yemek olunca, yemeğini yiyen çok oturmadan kalkıyor, illa yer buluyorsunuz. Fiyatlar uygun ve bir çok yerel yemeği bir arada görüp denemek için ideal 👍🏻

Black Magic Bar

Black Magic bar -> Kaleju Iela 10

Burası iç dekoru, Fransız asilleri gibi giyinen garsonları, inanılmaz güzel çikolata ve tatlılarıyla mutlaka gitmeniz gereken bir yer. Garsondan o şatafatlı kıyafetiyle fotosunu çekmek için izin istedim, izin vermedi 😛 O zaman niye böyle konsept yapıyonuz foto çektirmeyeceksiniz diye düşünerekten uyuz oldum ama getirdiği black current tatlısı o kadar güzeldi ki buraya dair puanımı kıramadım ve Riga restoran tavsiyeleri listeme aldım 😅

Folkklubs Ala : Peldu iela 19

Folkklubs Ala

Kesinlikle Riga’da gidilmesi gereken yer! Özellikle akşam yemeği için öneriyorum, hem yerel mutfağı uygun ve leziz bulacaksınız, hem kalabalığa rağmen iyi ve hızlı servis, hem de güzel canlı müzik! Üstelik mekan yer altı mağarası gibi dekoruyla da ilginç bir yer. Riga’ya tekrar gelirsem tekrar giderim dediğim yer, gezielciniz onaylı gidin 🙂 👍🏻 Riga restoran tavsiyeleri arasından tek bir yere gidecekseniz burası olsun!

Mon amour Cafe: Old town bölgesindeki en güzel cafelerden. Bir kere çok turistik değil, iç dekoru ve tablolar çok güzel (sordum yerel bir Letonyalı hatun kardeşimizin eserleriymiş). O değil de Ballı kekleri pek güzel 😆 Zaten onu duyup gitmiştim, tam istediğim gibi çok tatlı değil benim için tam kıvamındaydı ve harika bir kahve & kek molası oldu ki 5.5 euro ikisi toplam 👍🏻

Pelmeni XL –:Kalķu iela 7

Mon Amour Cafe

Ucuz yemek ve alkollü bir gece sonrası otele dönmeden bir şeyler yemek için ideal mekan. Burada Rus mantılarını (Pelmeni) çeşitle bulacaksınız, kabınızı istediğiniz çeşitle ya da karıştırarak dolduruyorsunuz, kasada tartarak fiyatlıyorlar, ama ucuz harbi, üstelik old town da 👍🏻

Ribs & Rock : Yani adına bakıp, salaş ama iyi yemek bekliyorsanız yanıldınız 😅 Old town bölgesinde azcık turist tuzağı bir yer, ben spesiyal burger ve bira siparişi verdim.

Servis iyiydi, bira güzeldi, ama burger için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Tamam benim burger konusunda beklentilerimde de sıkıntı var ama bir özelliği yoktu. Belki adı gibi ribs sipariş vermeliydim. Neyse, ama haklarını yemeyelim gerçekten iyi Rock müzik dinledim oradayken. Zaten açıkçası müzik için listeme giren bir yerdi 🙂 Nirvana, Queen, REM, Red Hot Chili Peppers ben oradayken çalanlardan 👍🏻 İç dekorda bol bol rock starların fotoları var. Özellikle tuvalet dekorunu begendim :p

Lido Vermanitis

PS: Riga’da burger için başka yer önereyim size, Riga Street Burger daha iyi olabilir, Riga’nın gurme popüler burger zinciri ve burger fiyatları 5-6 euro civarı 15 değil 😉 Ben orada yiyecektim son anda hadi old towna döneyim dedim siz dönmeyip burgeri orada yiyin ve bana haber verin nasılmış 😉

Galeri Riga Teras: Buraya şehir manzarası fotoğraflamak ve güzel bir kokteyl ya da içecek

keyfi için gelin. İki restoran var, yemekleri denemedim bilmiyorum ama fiyatlar tabii ki manzara fiyata dahil seklindeydi. Ben grill 67 olanda bir kadeh rose içtim, rose beklentimin üstünde iyi çıktı.

Kahvaltı için Big Bad Bagels popüler, bir de Cafe Osiris’in omletleri diyorlar ama ben denemedim.

Mon Amour Cafe

Easy Wine: 60dan fazla şarabı bardakta bulabileceğiniz bu yerde aynı zamanda eşlikçi güzel tapaslarda sipariş verebilirsiniz. Ama elemanlar çok bilgili olmayabilir şarap konusunda, o yüzden ya internetten bakın olmadı Letonya beyaz şaraplarını deneyin, bari yerel bişi denemiş olursunuz 😉

Riga’da Michelin starlı bir restoran henüz yok ama fine dining için alternatifler var, bir kısmı da Baltic Michelin’i diye bilinen başka yıldızlardan almışlar.

Restaurant 3 –> Kaleju Iela 3, Riga 1050

Riga’da biraz özel bir yere gidelim, fine dining olsun diyorsanız bakmanız gereken yer. Burası Riga’nın ünlü ahçılarının biraz tarz bir mekanı. Hem vahşi doğa hem de sürdürebilir organik bir mutfak olma iddiasındalar. Yani kullandıkları malzemeyi doğadan belli miktarda alıyorlar vs vs. Akşam 18:00 dan sonra tadım menüleri de var, 4,5,6 course şeklinde gidiyor. Vejeteryan menüleri de var.

Haziran 9, 2018 2 comments

Gezi Yazıları Yeme-İçme

Krakow’da ne yenir?

by gezielciniz Ağustos 7, 2017

written by gezielciniz

Krakow Polonya yerel mutfağının bizim damak tadımıza uygun lezzetleri olması ve dünya mutfağından örnekler sunmasıyla yemek anlamında rahat edeceğiniz bir yer. Direk Krakow’da kahvaltı için şurası, yerel yemek için şurası demeden önce biraz Krakow’da ne yenir , Polonya yemekleri neler gibi ön bilgi vereyim.

(Fiyat bilgisini yerel para biriminden yazdım, 2017 Temmuz, 1 zloty yaklaşık 1 TL ediyor, birebir düşünebilirsiniz)

Polonya geneli için konuşursak özellikle hafta içinde birçok restoran öğle menüsü sunuyor. Genelde çorba + ana yemek ve bazen salata ilaveli bu kombinler 15-20 zloty civarına bulabilirsiniz. Normalde tek başına bir ana yemek fiyatından bile ucuz olabiliyor, o yüzden menüde özellikle böyle bir şey var mı bakın ya da garsona sorun.

Gospado Kokona

Adında Milkbar (Bar Mleczny) geçen yerler görürseniz bu oranın özel bir tür Polonya yerel kafetaryası olduğunu anlatıyor. Bu yerler eskiden yemek bulmanın zor olduğu dönemlerde, devlet tarafından denetlenen ve halka ucuza besin değeri yüksek iyi yemek sunmak amaçlı kurulan yerlermiş. O yüzden Milkbarlar uygun kalite ve fiyatlı yemek yemeyi çağrıştıran yerler. Eskiden böyle yerlerde alkol satılmazmış o yüzden adı milkbar (süt barı) 🙂

Bir de küçük not, bazı mekanlarda kasaya gidip siparişi sizin vermeniz gerekiyor, sonra yemeği masanıza getiriyorlar. O yüzden masaya oturduktan sonra baktınız kimse gelmiyor bir bakın etrafa self servis vs yazıyor mu, yoksa kasaya gidip direk oradan verin siparişinizi.

Evet gelelim konumuzun ilk sorusuna;

Krakow’da ne yenir ? Polonya yerel yemekleri neler?

Öncelikle Polonya’da her çeşit yemeği rahatlıkla bulabileceksiniz, endişeniz olmasın. Kebapçılardan, fast foodculara, sushicisinden pizzacısına her şey bol bol var.

Buharda ve kızarmış Pierogiler

Polonya yerel mutfağında neler var derseniz, en popüleri Pierogi diyebiliriz. Pierogi bizdeki mantı gibi bir yemek. Biraz büyükçe ve hamur içine etli, sebzeli hatta tatlı malzeme koyularak yapılan farklı çeşitleri var. Yine hamurunu buharda ya da kızarmış sipariş verilebiliyorsunuz. (Ya işte ne diyeyim, Polonya’da hamur arasına bir şeyler koyup yeme şeklindeki doğru yolu bulan ülkelerden, aferin Polonya :D)

Pierogi’yi en çok şu üç malzemeliyi göreceksiniz ama başka farklı iç malzemesiyle sunan yerler de çok:

Zapiekanki

1-Ruskie: patates, soğan ve peynirli, 2- Z Kapusta Grzybami: lahana ve özel bir mantarlı 3-Z Miesem: etli

Açıkçası etli en az beğendiğim oldu! Lahana ve mantarlı ise beklentimin üstüne çıktı! Patates, peynir ve soğan karışımı içinse fazla söze gerek yok afiyet olsun! Bir kaç yerde ıspanaklı vs gibi çeşitlerini de denedim ama favorim hep ilk ikisi oldu. Bir de Pierogiyi meyveli ya da marmelatlı yapıp tatlı gibi de yiyorlar haberiniz olsun.

Pierogi dışında, çorba sevenlerin deneyebileceği bir kaç farklı çorbaları var. İlki beyaz sosis ve yumurta ile sunulan çorbaları; ekşi çavdar çorbası, bir diğeri ise pancardan yapılan borş (borsch) çorbası.

Ve tabii ki bir de Zapiekanki yemelisiniz. Zapiekanki uzun ve kalınca bir baget ekmeğin üstüne, mantar ve peynir her daim olmak üzere, onun üstüne de dilediğiniz malzemeden yapılan özellikle atıştırmalık olarak çok popüler bir yiyecek.

Krakow’da ne yenir sorusunun bence en net cevabı işte bu yukarıdaki çorba, mantı ve çakma pizza üçlüsü 🙂 Diğer Polonya yerel yemekleri Almanya ve Rusya mutfağından da tanıdık gelecek domuz dizi, sosis, gulaş gibi yemekler olduğundan Polonya yerel yemekleri olarak önce yukardakilere odaklanmanızı öneririm.

Kahvaltıda Krakow’da ne yenir diye merak edenler de rahat olsun, çok zengin bir kahvaltıları var, özellikle Avrupa’nın bu konuda zayıf kaldığını düşünürsek 🙂 Genelde kahvaltıda yumurta ve peynir baskın, özellikle çırpılmış yumurta (ilave salam, sosis gibi malzemeler ile), egg benedict ve çeşitli kombinlerde kahvaltı tabaklarını bir çok cafede bulabilirsiniz.

Bir de tabii sadece Krakow’a özgü yerel lezzetler var. Onlar da aslında bir nevi Krakow’da ne yenir sorusuna cevap olabilir çünkü yukardakiler aslında sadece Krakow’a özgü değil genel Polonya yemekleri. Yemek olarak sırf Krakow’a özel, Krakow’un nesi meşhur derseniz iki cevap alacaksınız.

İlki Obwarzanek, Krakow’da her köşe başında AVM içinde bile göreceğiniz bizim simit gibi halka ekmekleri. Susamlı, haşhaşlı peynirli gibi çeşitleri oluyor. Fiyatlar turistik bölgeye yakınlığınıza göre 1.30 ile 2 zloty arasında değişiyor 🙂 Havaalanında 3 zloty ama :p

İkincisi Oscypek koyun sütünden yapılma ünlü peynirleri. Bu peynir genelde direk yemelik değil de, ızgarada kızartılıp (isli bir tadı var) yanında meyve marmelatlı servis edilen bir peynir çeşidi.

Son olarak tatlı olarak Krakow’da ne yenir derseniz Paczki – bir tür donat tarzı ortası kremalı hamur işi, Sernik -kendi yöresel peynirleriyle yapılan cheese cakeleri , Kremowka– milföy hamuru arası krema, ve Szarlotka– elma tartları diyebiliriz. Bir de yukarda bahsettiğim gibi Pierogi’nin meyveli marmelatlı hali.

Evet, Polonya’da ne yenir, Polonya yerel yemekleri neler, haliyle Krakow’da ne yenir sorularını cevapladık sanıyorum, o zaman sıradaki sorumuza geçebiliriz. Ki bence Krakow’da ne yenir sorusundan daha önemli bir soru 😀

Krakow’da nerede yenir?

Krakow mekan olarak sizi hayal kırıklığına uğratmayacak çeşitlilikte ve kalitede bir şehir. Aşağıda benim tavsiye duyup ve ya araştırıp denediğim Krakow mekanlarına dair notlarımı ve Krakow restoran tavsiyelerimi bulacaksınız.

Domowe Przysmaki: Polonya yerel mutfağını lezzetli ve uygun fiyata denemek için tavsiyem burası. Hem küçük şirin bir yer hem de tarihi eski şehir gibi turistik bir bölgede yer almasına rağmen fiyatlar uygun. Pierogi (10 parçalık porsiyon için ) 13 zloty, Borş çorbası küçük porsiyon 5 zloty, bira 9 zloty gibi gayet ortalama civarı uygun fiyatları vardı.

Domowe Przysmaki

Ayrıca o sokağın döviz büroları en iyi oranı veriyor, para bozduracaksanız mutlaka oradan bozdurun 👍🏻 😀

Gospado Kokona: Burayı hem tavsiye duydum hem trip advisorda üst sıralarda görünce hevesle ilk denediğim yer oldu ama “aman tanrım harika bu kendimden geçtim” yorumlarını abartı bulduğumu söyleyebilirim. Yine de özellikle öğrenciler ve gezginler arasında popüler olması, genç müşteri kitlesi ve ortalama altı ucuz fiyatları ile listede yer alabilecek bir yer. Sanırsam birkaç şubesi var ben Golobia sokağındakine gittim. Öğlen yemeği menüsü 19 zloty idi, Pierogi ise 10 parçalık porsiyon 10-11 zloty arasındaydı. Porsiyonu yarısı şundan yarısı bundan yapabiliyorsunuz (6 zloty).

Plac Nowy: Bir diğer mutlaka gidilmesi gereken yer! Burası birçok sokak yemeği satıcısının bir arada bulduğunuz bir yer, zaten hemen yakınında yine çok güzel mekânlarda var. Burası zapiekanki yemek için ideal. Genelde fiyatlar 7 zloty civarı. Yalnız pazar günleri tam burada Pazar kurulduğundan yemek yerlerinin çoğu kapalı oluyor o yüzden mümkünse diğer günler gelin.

Moment W Sezonie (Moments): Kahvaltı için aşırı öneririm! Biliyorsunuz bu konuda hassasım. 😀 Baya bir kahvaltı tabağı çeşitleri var, isterseniz direk sadece çırpılmış çeşitli malzemelerle yumurta, veya tost ve ya omlet vs de söyleyebilirsiniz. Üstelik hem lezzetli hem ucuz. Mekanda zaten güzel cafe ve barların olduğu Yahudi mahallesi diye geçen yerde. Ben Polonya kahvaltı tabağı aldım. İçinde çırpılmış yumurta, bacon, iki Polonya sosisi, krem peynir, kaşar gibi bir peynir, mini salata, ekmek, yağ ve koca kupa kahveye toplam 21 verdim! Fransız kahvaltısı, Krakov kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı, vejetaryan kahvaltı, mekanın kendi kahvaltı tabağı gibi farklı içerikte çeşitleri var fiyatlar aynı.

Alchemia: Gitmeden adını çok duyduğum bir yerdi. Krakov’un şu an en gözde mekânlarından diye geçiyordu. Sebebi de ilginç dekoru. Bina dışardan yıkılıyor gibi gözüküyor, içinde ise değişik güzel bir atmosfer oluşturmuşlar. (Evet evet tam bir hipster rüyası mekanı ama güzeldi!) Yemek yeri ayrı, pub kısmı ayrı, bence pub kısmı daha güzel gözüküyor. Hiç değilse içinin dekorunu görmek için bir şeyler içmenizi öneririm. Fiyatlar normal bira ve ya şarap 9 zloty civarı, alkol kullanmıyorsanız alkolsüz soğuk ve sıcak içecekleri de var.

Singer: Bence yine hiç değilse bir kahve için (ya da foto için :p) uğramanız gereken bir yer. Çünkü isim benim jenerasyona çağrışım yaptı zaten sanıyorum, bilmeyenler için Singer zamanının en popüler dikiş makinasıydı. Ne alaka demeyin çünkü bu cafenin masaları Singer marka dikiş makinelerinin masaları, üstünde bildiğiniz dikiş makinesi duruyor 😀 Hey gidi günler, bizim evde de vardı singer dikiş makinesi , hiç kullanılmadı o ayrı ama nostalji oldu 🙂

İçinin dekoru da fena değil, ama dışarıdaki Singer masaları daha ilgi çekiyor tabii. Valla gece millet kopuyormuş masa üstlerinde dans ediyormuş falan diyorlar burası için. Bilemiyorum şahsen ben gündüz gidip efendi efendi kahveni içip döndüm! Gece gidenler yazsın bakalım denilenler doğru mu 😉

Milkbar Tomasza: Hem Milkbar denemiş olmak, hem de burayı yine birkaç kaynaktan duyduğum için denemek istedim ve kahvaltıya geldim. Zaten popülerliğini direk anladım çünkü kapısında sıra gördüğüm tek yer oldu 😀

Ancak beğendiğimi söyleyemem, bir kere yemekler öyle yorumlardan duyduğum gibi harika değildi, hatta tersine ortalama altı bile diyebilirim. (İspanyol omleti ve yarım porsiyon Pierogi denedim). Sanırım baharat kullanımı yok, malzemeler sadece bir araya getirilmiş 😀 Fiyatlar ortalama civarı diyebiliriz, İspanyol omleti 16 zloty idi, Pierogi 16 zloty civarı (yarım porsiyon 8 zloty). Kahve 6 zloty.

Bir de yoğunluktan diye düşünüyorum öyle çok güler yüzlü servis bulamadım. Üstüne İspanyol omletimden küçük de olsa kıl çıktı. Benim şansım herhalde deyip daha zorlamadım ama burası olmasa da bir milkbar denemenizi öneririm.

Kolanko no 6

Kolanko no 6: Hem Polonya menüsü olsun, ama böyle çeşitli mutfaklardan çeşitli şeyler de olsun diyorsanız burası sizin mekanınız. Menüsü normalde yanyana görmeye alışık olmadığımız çeşitli mutfaklardan seçme örnekler içeriyor. Misal patlıcanlı narlı pideyle sunulan bir arap mezesinin altında italyan bifteğine rastlayabiliyorsunuz! Mekan geniş, rahat bir dekoru var, bahçe alanı da var. Fiyatlar Krakov’a göre çok az daha pahalı ama hafta içi giderseniz, öğle yemeği menüsü yine çok uygun fiyatlı oluyor.

Galeria Wrega Bahçeli şirin bir yer, içinde üst katının da küçük bir balkonu var, klasik güler yüzlü servis uygun fiyatlar 👍🏻

Mleczarnia: Yine koca bahçeli hoş bir yer, hemen yakınında Schindler’s Alley var,

Kuhnia i Wino dışarısındaki şarap temalı dekoru ile beni çekti. İçerde küçük bir bahçesi de var. Sadece şarap içip yemek yemediğimden o kısmı değerlendiremiyorum ama kısa bir mola için fena sayılmazdı. Yine de ilk önceliğiniz burası olmasa da olur 🙂

Bonus: Eğer Tuz madenine gideceksiniz, Tuz madeni turist turunun sonunda yerin 135 metre altında, bir restoran var. Yine Polonya yerel yemeklerinin çeşitli örneklerini bulabileceksiniz. Fiyatlar normal sayılır. Ben yemek yemedim ama fikren bunu da yaptım demek isterseniz haberiniz olsun 🙂

Krakow’da ne yenir nerede yenir konusunda sorularınız, tecrübeleriniz ve ya ilave etmek istediğiniz mekanlar varsa her zamanki gibi yorumlarınızı bekliyorum!

Ağustos 7, 2017 2 comments

Haberler Yeme-İçme

Dünya’nın en nadir makarnası! Su Filindeu

by gezielciniz Mayıs 28, 2017

written by gezielciniz

Dünya’nın en nadir makarnası derken kastettiğim yapmasını şu an sadece 3 kişinin (aynı aileden 3 kadın) becerebildiği ve ünlü şef Jamie Oliver ve ünlü makarna markası Barilla’nın merakla gidip inceleyip sonunda yok biz bunu yapamayacağız diye pes ettiği Su Filindeu –anlam olarak en yakın Tanrının iplikleri diye çevirebileceğim makarna!

Makarna bence inanılmaz harika bir yemek çünkü genç yaşlı, zengin, fakir herkesin sofrasını en iyi şekilde kurdurabiliyor ve çeşitleri hele soslarla beraber inanılmaz farklılaşıyor. Çok da sevdiğim bir yemek olunca böyle ilginç bir haberi duyduğumda baya ilgimi çekmişti. İlk duyduğumda Dünya’nın en nadir makarnası denecek kadar özelliği ne ki acaba diye çok merak etmiştim. Ben öğrendim şimdi, gelin size de anlatayım biraz birlikte şaşıralım sonra bakalım kimler yemek için gaza gelip yemeye gitmek için bilet alacak 😉

Sanırsam bu makarnayı yiyebileceğiniz yerin İtalya olduğunu söylediğimde kimse yadırgamayacak! Su Filindeu yemek için gitmeniz gereken yer Akdeniz’deki en büyük ikinci ada Sardinya adası (İngilizcesi Sardinia, İtalyancası Sardegna). Bu arada Akdeniz’in en büyük adası Sicilya, bunu merak ettiği halde Google’a gitmeye erinenlere selam olsun!

Dünya’nın en nadir makarnası özellikleri neler?

Bu makarnanın en büyük özelliği aslında tarifi gizli değil ama yapımı inanılmaz zor, beceri, deneyim ve sabır istiyor. Malzeme olarak sadece 3 şey kullanılarak hazırlanıyor: irmik, su ve tuz. Ama bunu hamur haline getirildikten sonra sıkı durun tam 256 mükemmel eş uzunlukta ipince tel haline getirilip sonrasında daha daha uzatılıyor. Bitmedi sonra bu uzun teller yuvarlak bir sini üzerine sağlı sollu 3 kat olacak şekilde yerleştirilip güneşte kurutuluyor. Daha sonra parçalara bölünerek yemekte kullanılıyor. Kullanıldığı yemek ise koyun peyniri ve koyun suyundan çorbalı oldukça besleyici bir yemek.

Eskiden- yaklaşık 300 yıldan beri -bu yemek öyle herkesin de kolay ulaşacağı bir yemek değilmiş, sadece San Francesco feast diye geçen mayıs ve ekim aylarında belli zamanda bir tür dini güzergahda hac görevi gibi 33 kmlik yolu katedenlere yolun sonundaki bu durakta bir nevi ödül olarak verilen bir yemekmiş. Neyseki şu an bu makarnayı yemek için sizin de belli tarihte gidip 33 km yürümenize gerek yok, tarihte ilk kez bu makarnayı bu festival ödülü haricinde yeme fırsatınız var. Şu an bu makarnayı bölgedeki 3 restoranda daha bulabilirsiniz: Al Ciusa, Il Rifugio and Agriturismo Testone.

Restoranlarda bu makarnayı farklı yemekler olarak da bulabiliyorsunuz, ve ünü artık duyulduğundan Avrupa’dan özellikle sırf bu makarnayı yemeye gidenler varmış.

Bu arada bu makarnayı sadece 3 kişinin yapabildiğinden bahsetmiştim, Dünya’nın en nadir makarnası Su Filindeu , Abraini ailesinin özel tarifi. Bu tarif ailenin kızlarına nesilden nesile aktarılıyor şu an 60 küsür yaşındaki Paola Abraini özellikle bu makarnayla ilgili röportajlarda yer alan isim. Ünlü şef Jamie Oliver 2 saat bu makarna yapımını öğrenmeye çalıştıktan sonra pes etmiş ama zaten bu uğraşı yılların becerisini gerektirior. Paola’ya bir çok insan sen tarifi tam vermiyorsun gizli bir şeyin var deyince ellerini gösteriyormuş ve işin sırrı bu diyormuş 🙂 Bu kadar sade birleşen olunca olay hamuru nasıl kıvamlı hale getirdiğiniz ve bunu tutturmak yıllar yıllar alıyormuş, Paola avuç içi yağının bile etken olduğunu söylüyor.

Açıkcası bu makarnayı merak edenler çok da gecikmeden deneseler iyi olur çünkü ailenin kızlarından bunu bilen hem az hem de aileleri gibi bu dedikasyonu gösterecek ilgileri yok. Paola ablamız başka ailelerden kişilere de öğretmeye çalışmış falan ama ne kadar emek gerektirdiğini görünce öğrenciler tekrar gelmez olmuşlar!

View this post on Instagram

Hi guys check out my new series of "Super food" now on channel 4. 8pm big love hope you enjoy it jox x x xx

A post shared by Jamie Oliver (@jamieoliver) on Sep 23, 2016 at 11:57am PDT

O yüzden şu an bilip yapanların da en gencinin 50li yaşlarda olduğunu düşünürsek Dünya’nın en nadir makarnası Su Filindeu yemek isteyenlerin sohbetinde bileti hemen almak lazım muhabbetlerinin “Küba bozmadan gitmek lazım” la aynı ayarlarda olacağını öngörüyorum!

Dünya’nın en nadir makarnası ünvanı nereden geliyor?

Dünya’nın en nadir makarnası olma ünvanı ilgi çekmek için değil, gerçekten bir ünvan ve şuradan geliyor; Slow food International’ın nesli tükenen hayvanlar gibi kaybolmaya yüz tutmuş mutfak lezzetleri listesi var. Bu listedeki 3844 lezzetten, yapılması en az kişi tarafından bilinen makarna bu Su Filindeu olunca o yüzden Dünya’nın en nadir ve en kaybolmaya yüz tutmuş lezzeti olarak bahsediliyor olmuş. Üstüne Barilla ve Jamie Oliver gibi ünlü marka ve isimlerden de biz denedik olmadı açıklamaları gelince özel yemek arayanlar arasından iyice duyuldu.

Dediğim gibi şu an lokal restoranlarda da bulabileceksiniz ama asıl festival zamanı ne zamandır, tam zamanında görmek denemek istiyorum diyenler için 1-9 Mayıs ya da 1-4 Ekim tarihlerinde San Francesco kilisesinin önündeki uzun hacı kuyruğunu görürseniz doğru yer ve zamandasınız demektir.

Bir de bu makarnayı yiyebileceğiniz 3 restorandan bahsettim, şu bilgiyi de ekleyelim Al Ciusa daha üst sınıf restoran ve orada bu makarnanın klasik yemeği değil de mürekkep balıklı ve ödül almış başka bir versiyonu sunuluyor bundan da haberiniz olsun.

Valla ben de şahsen İtalya’ya gitmek için her zaman bahane arıyorum zaten Dünya’nın en nadir makarnasını yemeyi çok fena not ettim, Küba biletinden sonra gideceğim 😀

Benden önce gidenleriniz olursa, ya da çoktan deneyenleriniz varsa lütfen yorumlarda deneyimlerini bizlerle paylaşsınlar. Pek tabii başka sorusu, yorumu olanları da bekliyorum!

**İlk kez bir gezi yazısında bana ait olmayan fotolar kullandım! Umarım kendi fotolarımla yer değiştireceğim zaman gelir :p Foto sahipleri kullanmamı istemiyorlarsa bana ulaşsınlar lütfen.

Mayıs 28, 2017 0 comment

Yeme-İçme

Andy’s Krablergarten – Münih’te şinitzel yeri arayanlara duyurulur!

by gezielciniz Mayıs 20, 2017

written by gezielciniz

Schnitzel ya da bizdeki adıyla şnitzel (bence şinitzel olmalıydı ya neyse!) Almanya’da popüler lokal yemeklerden biri. Haliyle Münih’e geldiğinizde yerel restoranlarda da ilk denemeniz gereken favori yemeklerden. Açıkçası genel olarak her yerde güzel yapıyorlar ama şnitzel severler için Münih’te özel bir yer önereceğim, adı Andy’s Krablergarten.

Bu mekanın detaylarına geçmeden önce, Avrupa’daki şnitzellerin bize göre farkından biraz kısaca bahsedeyim. Bizde mesela şnitzel denilince aklımıza ilk tavuk etinin çıtır kaplama olacak şekilde un, yumurta ve ekmek kırıntılarıyla kaplanmış hali gelirken yurt dışında şnitzel denilince hangi etten olduğu her zaman farklı olabiliyor. O yüzden genelde sorarlar ama şnitzel ama ne şnitzeliydi diye 🙂 Bir de buralara (Bavyera) özel iki şnitzel çesidi var. O yüzden menülerde hangi etten olduğu bir yana, farklı isimde bu 2 çeşidi de görüyorsunuz.

Münih’te en sık rastlayacağınız şnitzeller `Wiener Schnitzel` ve `München Schnitzel`. Wiener olan, et Almanya ve Avusturya’nin özel bir coğrafik bölgesinden geliyor demek ve her zaman dana eti. Eğer başka etten yapıyorlarsa (örneğin domuz eti gibi) yazmaları gerekiyor, misal adı düz Wiener Schnitzel görürseniz bu dana etidir ama Wiener Schnitzel von Schwein görürseniz bu domuz etinden wiener schnitzel demektir. München Schnitzel ise Wiener’in özel bir versiyonu gibi ek olarak turp ve hardaldan ince bir katman sos daha kullanılarak yapılmış şnitzel demek.

Evet buraya kadar tamam sanıyorum 🙂 Gelelim Andy’s Krablergarten neden önerdiğime, bu mekanda bu bahsettiğim iki yaygın şnitzele ek olarak önünüze gelen menüde sayfalarca şnitzel çeşidi görüyorsunuz!

Ne çeşitler mi var, efenim zaten dana, domuz, tavuk, hindi vs gibi et çeşitleri var ama daha önemlisi şnitzelleri farklı tatlar ve soslarla yapıyorlar. Balkan şnitzeli, Meksika şnitzeli, Bavyera şnitzeli…

Benim favorim Obatzalı şnitzel 🙂 (Obatza Münih rehberinde bahsetmiştim, özellikle Octoberfest zamanı bira ve pretzel yanında bol bol tüketilen peynirden yapılma bir soğuk meze.) Andy’s Krablergarten menüsünde bunun gibi, meksika fasulyelisinden acılısına çok çeşitli seçenekler var. Ve şnitzel kesmez Cordon Blue olsun diyenlere de bu seçenekler sunulmuş!

İşin güzel yanı, evet değişik tatlarla çeşitler sunuyorlar ama bunu deneyselden ziyade test edildi onaylandı yaklaşımıyla yaptıklarından, en azından şimdiye kadar benim denediklerimde, gayet güzel tatlar ortaya çıkmış. İşin daha da güzel yanı porsiyonlar gerçekten kocaman ve fiyat performansı çok çok iyi. Bu arada şnitzel zaten yanında patates kızartması veya salatası gibi seçiminizle geliyor.

Şnitzelleri ortalama 11 euro civarına yiyebiliyorsunuz ki porsiyon boyutu, yemek kalitesi ve buranın Münih’te olduğu düşünülürse bu gerçekten iyi fiyat. Açıkçası adamlar fiyatı 2 euro daha arttırsalar tek bir müşteri kaybetmezler ama bunda da Alman mantığını görüyorsunuz, adamlar full çekiyorlar, puanlar yorumlar, kalite süper, arz-talep müsait ama fiyatı arttırmıyorlar!

Eee hal böyle olunca olunca da baya dolular. Ben ilk gittiğimde yer bulamadım, ikinci kez biraz daha erken gidip bir yer bulabildim. O yüzden rezervasyon yapın ya da normal aksam yemeği saatinden erken giderek şansınızı deneyin.

Yer olarak oldukça merkezi Sendlinger Tor durağına yakınlar, ki yürüyerek Marienplatz 10 dk mesafeden kısa.

Ve henüz iyi havalar kısmini göremedim ama arkada büyük bahçeleri de var o yüzden yazın gitmek çok daha keyifli olacak sanıyorum.

Özetle Münih’te iyi şnitzel yemek için uygun fiyatlı yer arıyorsanız Andy’s Krablergarten’i ek geçerim!

Ek not, kredi kartı sıkıntı olabilir, nakit ile gidin.

Andy’s Krablergarten

Adres: Thalkirchner Str. 2, 80337 München, Germany

Tlf: +49 89 26019148

Websitesi: www.andyskrablergarten.com

Mayıs 20, 2017 0 comment

Yeme-İçme

Takumi Ramen – Münih’te nerede ramen yenir diye düşünmeyin!

by gezielciniz Mayıs 13, 2017

written by gezielciniz

Japon mutfağı denilince ilk akla gelen suşi olsa da, nasıl ki biz her gün döner kebap yemiyorsak (yiyen varsa da azcık kıskanmadım değil :D), suşi aslında Japon mutfağının çok küçük bir kısmı. Şimdi Japon Sakura teyzenin yaptığı yemeklere girmeyeceğim ama suşiden sonra en bilinen Japon yemeği ramen olur desek yanlış olmaz herhalde :). Burada bahsedeceğim Takumi Ramen ise ramen yemek için en doğru adreslerden biri.

Münih’te nerede ramen yiyebilirim diye sorduğumda (evet seviyorum :)), bana orijinali gibi çok güzel diye överek önerenin bir Japon olması itibariyle Takumi Ramen için daha gitmeden pozitif ön yargım ve haliyle beklentim oluştu.

Kalabalık olabildiğini duyduğumdan akşam üzeri biraz erken gideyim dedim. Ki buna rağmen kalabalıktı ama tek kişi olduğumdan masa olmayan bar stili yerler vardı, orada yer bulabildim.

Önden Japon restoranlarında vazgeçilmezim olan “Gyoza” söylemeden duramadım tabii. Gyoza nedir derseniz -bakınız fotoda var- küçük içi dolu olan ince hamurdan atıştırmalıklar gibi düşünebilirsiniz. Buharda ya da kızartılmış olabiliyor, genelde sebze, tavuk, ördek, veya karidesli tercih edebiliyorsunuz. Bir kere örneğin Takumi Ramen gibi bir Japon restorana gittiğinizde eğer tüm çalışanlar Japonsa bunu iyiye işaret olarak yorumluyorum 😀 Neden derseniz bir yerin mutfağını o yerin yerlileri en iyi bilir gibi çok da haksız olmayan tecrübeyle de cilaladığım bir yargım var. Zaten Japoncamı konuşturmaya yer arıyorum oh verdim siparişimi Japonca Japonca 😀

Bu arada Ramen nedir kısaca tanımlarsak ramen çeşitli malzemelerle zenginleştirilmiş lezzetli bir çorba içerisinde noodle (Japon ince uzun makarnaları) ve üstüne keyfinize göre ilave genelde et parçacıklarından oluşan oldukça besleyici ve lezzetli bir yemek. Ramenin asıl ustalığı taze ve kıvamında noodle ile ona yakışan çorba yoğunluğunu yakalamak diye özetlenebilir.

Takumi Ramen menüsüne baktığımızda gayet çeşit sunduklarını görüyoruz. Çorbanın ana maddelerinden misonun bile çeşitlerini yazmışlar, onu da seçebiliyorsunuz bu da artı puan. Ama çoğu yere göre önemli bir farkları var. Takumi Ramen esas malzemelerden olan noodlelarını bildiğin direk Japonya’dan getirtiyor. Sanırsam Japonya’dakiler gibi hissettirmesinin en önemli noktalarından biri bu. Yoğun çorbasını yapmak için de iyi malzeme kullanıp ustalıkla birleştiriyorlar.

Zaten içerde şeflerin çalıştığı yer camla ayrılmış o yüzden onları yemeğinizi yerken izleye de biliyorsunuz. Ve güle oynaya keyifle çalışmalarından hem tecrübeli oldukları hem de yaptıkları işi sevdikleri belli 🙂 Bu arada ramen fiyatları 10-12 euro arasında değişiyor. (En düşük 9.80 en yüksek 12.80 –>2016 ve 2017 fiyatları)

Bir de mesela bir yazı asmışlardı, noodlelar çorba içinde fazla bekleyince kalitesi düştüğünden şu mesafeden uzağa servis yapmıyoruz kusura bakmayın gibi, buna dikkat ediyor olmaları da ekstra hoşuma gitmişti.

Özetle Münih’te ramen yiyecek bi yer arıyorsanız Takumi Ramen ilk aklınıza gelen yerlerden olmalı. Bu arada ben ayrılırken kapısında kuyruk oluşmaya başlamıştı bile o yüzden gidiş zamanınızı mümkünse rezervasyon ile değilse erken giderek ayarlayın 🙂

Bu arada ek not Takumi Ramen Avrupa’nın başka şehirlerinde de şubeleri olan bir yer.

Takumi Ramen Münih adres:

http://www.takumi-noodle.com/

Heßstr.71 80798 München
(En yakın metro durağı  U2 Thersienstr)

Mayıs 13, 2017 0 comment

Newer Posts

Older Posts